Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, bankanın 93'üncü kuruluş yıldönümü nedeniyle Türkiye ve dünya ekonomisine ilişkin değerlendirme yaparak çarpıcı açıklamalarda bulundu.

*Ülke olarak yurt içi ve yurt dışı sıkıntılara aslanlar gibi direniyoruz

İş Bankası’nın bugün 340 milyar TL’nin üzerinde bir bilanço, 40 milyar TL’lik özkaynak büyüklüğüne ulaştığını, 2017 için örgördükleri büyümeyi ilk yarıda gerçekleştirdiklerini söyleyen Adnan Bali, global ekonomik sıkıntılar ve bunların ülke ekonomisine etkilerine ilişkin şunları kaydetti: “Bizim kendi bölgemizde yaşanmış ve yaşanmakta olan jeopolitik gerilimler, küresel krizin faz değiştirse bile hâlâ etkilerini sürdürüyor olması, Avrupa’daki borç krizi, Fed’in tahvil alımlarını azaltacak olması, bunun bizim de dâhil olduğumuz gelişmekte olan ülkeler grubuna sermaye akışlarını etkileme potansiyeli, yurt içinde de bu arada olağandışı, epeyce siyasi ekonomik gelişmeler… Hatta hiçbir öngörüde yer almayan darbe girişimi dâhil hadiselere rağmen ülke olarak hem yurt içi hem yurt dışı sıkıntılara karşı tabirim yerindeyse gerçekten aslanlar gibi direniyoruz. Bu kadar çok boyutlu, bu kadar çok taraflı, derin, girift bir ortamda bugün yine bütçe açığı/GSYİH oranı, ekonomideki bir kısım genişletici önlemlere rağmen korunabiliyor. Bunun sürdürülmesi de çok önemli.

*Yüzde 5 gibi bir büyüme öngörüyoruz

Reel kredi artışıyla büyüme arasında çok ciddi bir ilişki olduğunu söyleyen Bali, ekonomik büyümenin yüzde 5’in üzerinde seyretmesi için reel kredi artışının yüzde 10 civarında olması gerektiğini kaydetti.

*Faizlerin yükselmesi sorunlu

Bali, ticari kredilerin yılın ikinci yarısında ilk yarıdaki gibi artmayacağını öngördüklerini ifade ederek, şu değerlendirmeyi yaptı: “Yükselen faiz, bankacılık sistemine zarar veren bir sorundur. Maliyetleri artıracağı için hem kârlılık hem de takipteki krediler yolu ile aktif kalitesinde olumsuz etki yaratır. Serbest piyasa mantığını bozmadan burada daha makul faiz oranlarının oluşması için ne yapabiliriz diye kafa yormanın doğru olduğunu düşünüyorum. Yani hemen teorik bir yaklaşımla ‘serbest piyasa mantığı neyi gerektiriyorsa onu yapalım’ demek yeterli değil. Tabii ki serbest piyasa mantığının bozulmaması ve onun özüne halel getirilmemesi gerekir. Ama yönetme hadisesi de bizatihi bazı şeyleri kendi olağan dinamiklerinin dışındaki noktalara götürebilme imkânlarını görme, deneme, uygulama işidir, uygulama sanatıdır. Son dönemdeki gerek kur artışı gerekse ekonomideki daralma, darbe girişimi sonrasında kamu tarafından serbest piyasa diye kendi haline bırakılsaydı… Örneğin kredi yapılandırmaları yapılmayıp, KGF kredileri devreye sokulmayıp bankacılık sistemindeki takipteki krediler, serbest piyasa diye kendi haline bırakılarak ekonomiye daha büyük hasarlar, banka bilançolarına büyük hasarlar bırakacak olsaydı, biz çıkıp ‘serbest piyasa mantığı bu, tabii ki doğrusu budur’ mu diyecektik? Denmedi. Kamu sorumluluk aldı. Ve o sayede de bizim bilançolarımızda bunun bugün olumlu karşılığı var.”

Siyasi etkiye en uzak kurum İş Bankası’dır

Bali, adını vermeden CHP’nin bulunmasıyla ilgili eleştirilere ise şöyle yanıt verdi;

”Sermaye yapımızdaki politik partinin varlığı nedeniyle veya bir kısmı eksik bilgiden, yanlış bilgiden, bir kısmı maksatlı olarak bize önyargılı yaklaşan başka başka kesimler de var. Türkiye’ye nasıl sahip çıktığımızı onlara da gösterdik diye düşünüyorum. Vatanseverlik ayrı bir şey... Bütün özkaynağını bu ülkeden elde etmiş, kuruluşu bu felsefeye dayanan bir kurum, zaten bunu yapmak durumundaydı.”

“Bu miras hukuku ile ilgili bir durum. Evet, şu anda Atatürk paylarını temsilen hisse yapımızda bir politik partinin varlığı söz konusu. Politik partinin konumu da tamamen temsili, bir ekonomik fayda temini de söz konusu değil. Sonuçta politik partinin varlığı bir politik etkiye açık olduğumuz veya bir politik etkiye maruz kaldığımız anlamına gelmiyor. Politik etkiye açık olmak için, illa bir politik partinin sermaye yapınızda olması da gerekmez. Sermayesi itibarıyla bakıldığında hiç böyle bir yapısı olmayan, ama politik etkiye de açık olan kurumlar, kuruluşlar olabilir. Bu kurumun genel müdürü olarak çok açık, çok net şunu söyleyebilirim; politik etkiye açık olmayan, siyasi etkiye ne olursa olsun en uzak kurum İş Bankası’dır. Bunun altını özellikle çizmek isterim. Kuruluş idealleri çerçevesinde bu zorlu süreçlerde de işimize gücümüze bakarak, aynen adımız gibi işimizi yapmaya devam ettik. İşimizin kıstasları neyse ona bakarız. İşin tekniğine bakarız, işin etiğine bakarız.

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali'nin yaptığı değerlendirmelerden bazı başlıklar ise şöyle; 

* “Alınan tedbirlerle, özellikle KGF kefaletli kredilerin etkisiyle büyümenin iyi ivmelendiğini görüyoruz. Öncü göstergeler de bu toparlanmayı teyit etmeye devam ediyor”

“Şu anda oluşan iyileşmeler büyük ölçüde kamunun öncülüğünde gerçekleşiyor. Biz daima kamunun öncülüğünde bir büyüme modeli götüremeyiz. Bu bir itme etkisidir. Onun için ekonominin, sadece tüketim harcamaları ile değil, yatırım harcamaları yani üretim dâhil olmak üzere bir ekonomik aktivite ile desteklenmesi, canlandırılması gerekir”

* “Bankacılık sisteminin faiz üzerinden pazar payı kapma amaçlı bir mevduat yarışı içerisinde olduğu kanaatinde değilim”

*“İş Bankası için çok güvenle söyleyebilirim ki bizim kârımız Türkiye’nin kârıdır, bizim kârımız Türkiye’nin kârınadır”

*Zamanında yaptığımız işin bankacılıkla alakası yoktu

*Kurlar bir süredir daha istikrarlı, yüzde 9 - 9,5 bandında bir enflasyon gerçekçi

*Bir mevduat yarışı yok