Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun olan başarılı iş kadını Ayçin Noyan, kariyerine Türkiye’nin ilk müzik kanalı olan Number One TV’de program asistanı olarak başladı. 1999-2002 yılları arasında CNN Türk’te program ve haber prodüktörü olarak çalıştıktan sonra dil eğitim için bir yıl New York’ta yaşadı. Daha sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Medya ve Kültürel Çalışmalar bölümünde yüksek lisansını tamamlayan Ayçin Noyan, Aktüel ve Newsweek Türkiye dergilerinde editörlük yaptı.
Medya deneyiminin ardından iletişim sektörüne geçiş yapan iş kadını Ayçin Noyan, Medyaevi İletişim Danışmanlığı şirketindeki görevi sırasında P&G, Sanofi, Danone, ETİ, Tab Gıda, Inditex, Filli Boya, Polimeks Holding ve TNT gibi sektöründe lider şirketlere kurumsal itibar, kriz iletişimi, lider iletişimi, gündem yönetimi ve medya yönetimi gibi alanlarda iletişim danışmanlığı hizmeti sundu.
2012 yılında Medyaevi’ndeki ekibiyle beraber P&G, Migros ve Özel Olimpiyatlar Derneği’nin özel çocuklar için yürüttüğü Özel Olimpiyatlar projesinin iletişim çalışmaları kapsamında KSS/Spor kategorisinde TUHİD 11. Altın Pusula Ödülünü kazandı.
Özellikle ekonomi medya ilişkileri, kurumsal, lider ve kriz iletişimi alanlarından uzman olan Weber Shandwick Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Ayçin Noyan, İşte Kadınlar'ın sorularını yanıtladı.
AYÇİN NOYAN KİMDİR?
Nerede, kaç yılında doğdunuz, hangi okullarda eğitim aldınız?
1978 yılında, İstanbul’da doğdum. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunuyum. New York’ta, St. John’s Üniversitesi’nde İngilizce eğitimi aldım. Ardından Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin Medya ve Kültürel Çalışmalar bölümünde yüksek lisansımı tamamladım.
İLETİŞİM DANIŞMANLIĞINDA UZMAN
Kariyer yolculuğunuz nasıl ilerledi?
İş hayatına 1996’da, üniversitede okurken adım attım. Türkiye’nin ilk müzik kanalı Number One TV’de, Geveze’nin program asistanı olarak işe başladım. Ardından aynı kanalda sinema programı ile canlı VJ programlarının yönetmenliğini üstlendim. Türkiye’nin en kaliteli televizyoncuları ve DJ’lerini yetiştiren Number One TV dönemi hepimiz için çok keyifli yıllardı. 1999-2002 yılları arasında CNN Türk’te program ve haber prodüktörü olarak çalıştım. Ardından dil eğitimi için New York’a gittim. Döndükten sonra ODTÜ’de yüksek lisans yaptım. 2006’da Aktüel Dergisi’nde muhabir olarak çalışmaya başladım. Haber dergisinde çalışmanın ve yazı yazmanın tam olarak yapmak istediğim şey olduğunu anladım. Amerikan Newsweek Dergisi’nin Türkiye edisyonu açılınca transfer teklifi aldım ve Aktüel ekibinin bir kısmı ile beraber Newsweek Türkiye Dergisi’ni çıkarmaya başladık. Dergide; toplum, siyaset, sağlık, eğitim ve ekonomi gibi alanlarda haberler ve röportajlar yaptım.
Medya ve iletişim sektöründe geçirdiğim yaklaşık 15 yılın ardından 2011’de Medyaevi İletişim Danışmanlığı şirketinde çalışmaya başladım. Burada geçirdiğim altı yıl boyunca; P&G, Sanofi, Danone, ETİ, Tab Gıda, Inditex, Filli Boya, Polimeks Holding ve TNT gibi sektöründe lider şirketlere kurumsal itibar, kriz iletişimi, lider iletişimi, gündem yönetimi ve medya ilişkileri gibi alanlarda iletişim danışmanlığı hizmeti verdim.
2017 yılında global iletişim danışmanlığı ajansı Weber Shandwick Türkiye’ye geçtim. Interpublic Group bünyesinde yer alan ve Türkiye ofisini 2013’te açan Weber Shandwick’te Genel Müdür Yardımcısı olarak çalışıyorum.
.
.
KREATİF KAMPANYALAR ÖNEM TAŞIYOR
Hangi alanda uzmansınız, özellikleriniz neler, kısaca anlatır mısınız? Sizin mesleğinizi seçmek isteyen veya bu yolda ilerleyenler kadınlara rehber olması için yaptığınız işle ilgili, uzmanlığınızın olduğu konuda püf noktalarını paylaşır mısınız?
Weber Shandwick Türkiye, pazarlama ve tüketici iletişimi, sağlık iletişimi, teknoloji iletişimi, finans iletişimi, kamu ilişkileri, kurumsal iletişim, sosyal medya ve dijital iletişim, çalışan iletişimi ve kriz yönetimi gibi alanlarda hizmet veren bir iletişim ajansı. Ajansta B2B iletişim ve sağlık iletişimi ekipleri bana bağlı. Havacılık, savunma, bilişim teknolojileri, lojistik, sağlık ve turizm gibi çok farklı sektörlerden global ve lokal şirketlere B2B, yani kurumsal iletişim hizmeti veriyoruz. Diğer deyişle müşterilerimizin tüm paydaşlarıyla iletişimlerinde yaratıcı fikirler ve stratejiler geliştirip uygulayan bir çözüm ortağıyız.
Gazeteci kökenli olduğum için altı dolu içerikler hazırlamak, farklı kaynaklardan beslenmek, konulara farklı açılardan bakıp strateji geliştirmek ve markaların itibar konumlamasına bu çerçevede katkıda bulunmak bana çok keyifli geliyor.
Zira PR; yani halkla ilişkiler, salt medya ilişkilerinin çok ötesine geçti. Şirketlerin sadece müşterileri ya da tüketicilerine yönelik medya iletişiminin yanı sıra hükümet, şirket çalışanları, iş ortakları, ilgili kurumlar, potansiyel müşteriler ve tüketiciler nezdinde iletişim yapması, stratejik iletişim kurgusu oluşturup kreatif kampanyalar ve içerikler üretmesi kritik önem taşıyor.
Biz Weber Shandwick olarak 5 kıtada 80’den fazla ülkedeki ofislerimizle çok büyük bir global ağa sahibiz. Türkiye’de farklı sektörlerdeki dinamiklerin ve akımların yanı sıra dünya çapında farklı pazarlardan gelen trendler ve öngörülerle beslenip müşterilerimiz için en doğru iletişim stratejilerini oluşturup uygulamaya çalışıyoruz.
.
İŞLER ASKIYA ALINDI YENİ PROJELER GELİŞTİRİLDİ
Çalıştığınız kurum hangi alanda faaliyet gösteriyor. İşinizde tam olarak neler yapıyorsunuz anlatır mısınız? Yeni projeleriniz neler?
Weber Shandwick Türkiye’de üç ana ekip var. Biri, benim başında olduğum B2B ve sağlık iletişimi ekibi. Diğerleriyse pazarlama iletişimi ve finans iletişimi ekipleri. Toplam 20 danışandan oluşan bir ajansız. Müşterilerimizle korona süreci öncesinde belirlediğimiz lansman, sosyal sorumluluk, dijital proje ve medya buluşmaları gibi planlarımız vardı. Ancak koronavirüs salgınından dolayı pek çok projeyi askıya alıp pandemiyle ilişkilendirebileceğimiz işlere odaklandık. Bu dönemde şirketler için özellikle çalışan iletişimi ve bağış konuları çok önem kazandı. Biz de buna dönük projeler geliştirip uyguluyoruz.
.
.
ÇALIŞAN KADIN OLMAK...
İŞ KADIN OLMAK...
KIZIMA ROL MODEL OLMAYA ÇALIŞIYORUM
Çalışan kadın olmak ne demek nasıl açıklarsınız? Kadınlar neden çalışmalı?
Hala “çalışan kadın” diye bir gündemimiz olması çok acı. Kadın erkek demeden herkes çalışmalı, üretmeli, yaratmalı, iş hayatının içinde olmalı, parasını kazanmalı. Ben çalışmayı çok seviyorum. 18 yaşından beri çalışıyorum ve çalışmaya ihtiyacım olmayacak kadar param olsa bile gene de çalışmak, üretmek isterim. Kadınların özgürleşmeleri, erkek hegemonyasından kurtulmaları, özgüvenli ve özdeğeri yüksek bireyler olmaları ve mutlu olmaları için çalışmaları şart. Ben çalışan bir anne olarak kızıma da iyi bir rol model olmaya çalışıyorum.
İŞ KADINLARININ SORUNLARI
ERKEKLER DAHA HIZLI KOLAY TERFİ EDİYOR
Çalışan kadınların yaşadığı en önemli sorunlar sizce neler? Birkaç maddeyle sıralar mısınız?
Türkiye’de ve dünyada kadın olmak zor olduğu gibi kadın çalışan olmak da zor. Yapılan pek çok araştırma kadınların iş yerinde mobinge daha çok maruz kaldığını gösteriyor. Özellikle erkek egemen sektörlerde kadınların belli pozisyonlara gelebilmeleri için erkeklere oranla çok daha fazla efor sarfetmesi gerekiyor. Erkek çalışanlar kadınlara oranla daha hızlı ve kolay terfi ediyor. Belli bir kültür ve bilincin altındaki kesim, kadınlara evde oturup çocuk büyütmesi gereken bireyler olarak bakıyor. Son yıllarda kadın haklarıyla ilgili yapılan çalışmalar ve projeler bu bakış açısının sorgulanmasını sağladıysa da kat edilecek daha çok yol var.
.
.
ÇALIŞAN KADININ SORUNLARI
KADINLAR MOBBING KARŞISINDA SUSMAMALI
Siz hangi sorunlar karşılaştınız, tanık olduğunuz veya yaşadığınız enteresan durumlar var mı? Çalışan kadınlar- iş kadınları karşılaştıkları sorunları nasıl aşabilir?
İletişim sektöründe kadın çalışan sayısı çok fazla. Özellikle halkla ilişkiler sektöründe kadın çalışan sayısı erkek çalışan sayısını ikiye, üçe katlamış durumda. Ben gerek gazeteciyken gerekse şimdi kadın çalışan olmakla ilgili bir sıkıntı yaşamadım. Ancak gözlemlediğim kadarıyla zaman zaman kadınlar arasında hemcinslerini ezmek gibi bir eğilim söz konusu olabiliyor. Bazı kadın yöneticiler kadın çalışanlara negatif tutumda bulunurken erkek çalışanlara daha sempatik bir tavır içinde olabiliyor. Kadınların birbirine daha çok destek olması gerekirken böyle bir tavır içinde olmalarını anlayamıyorum. Kadınların kendini ezdirmemesi gerekir. Yaşadıkları mobbing ya da taciz gibi olaylar karşısında korkup susmak yerine seslerini daha çok yükseltmeleri gerekiyor. Toplum baskısı gibi nedenlerle kendilerini susmak zorunda hissetmesinler, korkmasınlar, haklarını arasınlar. Elbet adalet yerini bulacaktır.
.
.
ERKEK EVLATLARA KADINA SAYGI ÖĞRETİLMELİ
İstihdamda daha fazla kadının yer alması için kadınlara bir çağrınız var mı? Kadın erkek eşitliğinin sağlanması için erkekler neler yapmalı, erkeklere bir çağrıda bulunur musunuz?
Son dönemde özellikle gençler arasında zengin biriyle evlenip çalışmama gibi bir trend ortaya çıktı. Özellikle sosyal medyadan gördükleri hayatlara imrenip o minvalde hayaller kuruyorlar. Benim üniversite okuduğum dönemde hemen her kadın iyi bir eğitim alıp, çalışıp, kendi ayakları üzerinde durmayı hayal ederdi. Benim annemin de hep bana öğütlediği şey bu yöndeydi. Ancak içinde bulunduğumuz dönemde her şeye hızlıca sahip olma, kısa yoldan zengin olma, efor sarfetmeden belli bir hayat standardına ulaşma arzusu içinde bir nesil yetişiyor.
Tabii ki bunu herkes için söylemiyorum ama sıkça karşılaştığım bir durumdan bahsediyorum. Muhtemelen son 20-30 yılda ortaya çıkan yeni nesil ebeveynlikle ilgisi var bunun. Çocuklarına kıyamadıkları gerekçesiyle onları tüm sorumluluklardan muaf tutan ve onların yerine her şeyi yapan bazı anne babalar kolaycı bir nesil yetiştirdiler.
Kadının toplum içindeki saygınlığının artması, kadına şiddetin ortadan kalkması ve kadınların iş hayatında yer alabilmeleri için anne babalara çok görev düşüyor. Özellikle kız evlatlar hayallerini gerçekleştirmeleri ve kendi ayakları üzerinde durmaları için yüreklendirilmeli, erkek evlatlara da kadına saygı öğretilmeli. Ayrıca markalara ve iletişim sektörüne de çok iş düşüyor. Çekilen dizilerde, filmlerde, reklamlarda vs. kadın evde oturup çocuk büyütür stereotipi sürekli yeniden üretiliyor. Son dönemde bazı markalar bu tür konularda daha duyarlı olsa da ana akım iletişim mecraları geleneksel kadın ve erkek modellerinden kopamıyor.
.
.
TOPLANTILAR ONLINE'A TAŞINDI
Pandemi nedeniyle işiniz nasıl etkilendi, evde neler yapıyorsunuz, iş bölümü nasıl?
Biz ajans olarak 16 Mart’tan beri evden çalışıyoruz. Bizim işimizde bilgisayar ve telefon olan her yer ofis olduğu için evden çok rahat çalışabiliyoruz. Toplantılarımızı online toplantı platformları üzerinden yapıyoruz. Müşterilerimiz bazı iletişim projelerini askıya alsalar da pandemiyle ilgili birtakım bilgilendirme ve iletişim çalışmaları yapıyorlar. Bunun yanı sıra bu dönemde müşterilerimizin içinde bulundukları sektörlere ışık tutacak trend ve öngörü raporları hazırlıyoruz. Evden çalışmak bir yandan rahat olsa da bir yandan da çocuk, ev işleri vs. devreye girince zaman zaman zorlayıcı olabiliyor. 4,5 yaşında bir kızımız var. Normalde kreşe gidiyordu. Ama bu süreçle beraber hep beraber eve kapandık. Eşim de evden çalışıyor. Kızım da sıkılıyor, bizimle oyun oynamak istiyor. Eşimle dönüşümlü olarak kızımızla oyun oynuyoruz. Cumartesi temizlik günümüz, eşimle beraber temizlik yapıyoruz. Mutfakta yemekleri daha çok ben yapıyorum, eşim de salata yapmak ya da mutfağı toplamak gibi işleri üstleniyor. Aslında evde olmak umduğumdan daha kolay geçiyor. Kızımızla doğduğundan beri kesintisiz bir şekilde hiç bu kadar uzun süre beraber olmamıştık. Onun her sabah uyanışına tanıklık etmek, birlikte vakit geçirmek içinde bulunduğumuz pandemi döneminin kasvetini hafifletiyor. Ama bir yandan da ofise gitmeyi ve iş arkadaşlarımı çok özledim. Tamamen evden çalışmak bana göre değil, iş hayatının içinde olmayı ve işte sosyalleşmeyi seviyorum. Umarım en kısa sürede sağlıkla ofisimize dönebiliriz.
.
.
ÇIKARILACAK ÇOK DERS VAR
Pandemi sonrası yeni normal hayatta sizce bizi nasıl bir hayat, ekonomi bekliyor?
Pandemi sonrası pek çok şirketin haftada en azından 1-2 gün evden çalışma sistemini sürdüreceğini düşünüyorum. Çünkü hem şirketler açısından daha ekonomik hem de İstanbul gibi trafiğin yoğun olduğu şehirlerde çok ciddi zaman kazancı demek. Bu virüsün bir anda ortadan yok olmayacağı düşünülürse yeni dönemde bununla yaşamaya alışmamız gerekecek.
Bu dönemden ayrıca çıkarılacak pek çok ders var. İklimbilimciler bu virüsün ortaya çıkışıyla iklim değişikliği arasında çok yakın ilişki olduğunu söylüyorlar. Bu kapsamda herbirimize dünyamızı tekrar daha yaşanılır bir hale getirmek için çeşitli sorumluluklar düşüyor. Bunlar arasında kaynaklarımızı daha tasarruflu kullanmak ve ihtiyacımız olandan fazlasını tüketmemek gibi önlemler yer alıyor. Bu önlemler kendi ekonomimize de olumlu katkılar sunacaktır. Zira bu süreç ülkeler için ekonomik darboğazı da beraberinde getirdi.
Pek çok sektör bu dönemden olumsuz etkilenirken bazı sektörler yükselişe geçti. Pandeminin seyrinin hafiflemesiyle tüm sektörler yavaş yavaş normalleşme sürecine geçiş yapmaya başladı. Bu süreçten sadece bireyler değil, ülkeler ve şirketler de önemli dersler çıkarmalı. Tüm dünyanın sürdürülebilirliği, iklim ve çevre konularını gerçekten ciddiye alıp bilinçlendirme çalışmaları yapmaları ve çok ciddi önlemler almaları şart. Öte yandan pek çok sektörün bu sürecin kaçınılmaz şekilde hızlandırdığı dijitalleşmeye daha hızlı adapte olması da kaçınılmaz görünüyor.