Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, Meclise alınmamasıyla ilgili olarak basın açıklamasında bulunarak yaşadıklarını anlattı.
Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda Değişiklik Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi 26. Dönem 2.yasama yılı sona ermeden hemen önce TBMM Başkanlığı’na sunulduğunu, yeni yasama yılının 1 Ekim 2017 Pazar günü başlamasını takiben ise 3 Ekim günü yangından mal kaçırırcasına, kamuoyunun tüm tepkisi ve itirazları hiçe sayılarak TBMM İçişleri Komisyonun tarafından kabul edildiğini belirten Güllü şöyle konuştu;
" Sadece 1 mesai günü içerisinde görüşülen taslak, hemen ertesinde il ve ilçe Müftülüklerine nikah yetkisinin genişletilmiş hali ile alt komisyonda onaylanmış ve rapor dün itibariyle 3 muhalefet partisinin şerhleri mevcutken kamuoyu ile paylaşılmıştır. Türkiye kadın hareketinin yasa tasarısına yönelik, özellikle il ve ilçe müftülerinin evlendirme memurları arasına eklenmesi, doğum bildiriminin sözlü beyanla yapılabilecek olması ve evlilik yoluyla TC vatandaşlığına geçmek için getirilen “genel ahlak” kriteri nedeniyle, kazanılmış hakların kaybına neden olacağı için yoğun eleştiri ve itirazları söz konusudur.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu olarak taslağa karşı çıkış nedenlerimizi tüm detaylarıyla, yasa taslağını meclise sevk eden iktidar partisinin Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla Sn. Recep Tayyip Erdoğan ‘a hitaben bir mektupta kaleme almış ve kamuoyu ile de paylaşmıştık. Takip eden süreçte ise saha çalışmalarımızda kadınları konuya ilişkin bilgilendirmeye ve yasa tasarısına karşı çıkma sebeplerimizi tekrarlayarak konuyu gündemde tutmaya devam ettik. Hafta başından beri Fox Tv’de Sn.İsmail Küçükkaya’nın yayınlarında, tekrar diyalog yolunu açabilmek adına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’ndan randevu talep ettiğimizi, Salı günü ise şahsımın ve iki danışman arkadaşımın grup toplantılarına katılan milletvekilleri ile görüşerek tasarıya dair itirazlarımızı ve saha deneyimlerimizi anlatmak adına meclisi ziyaret edeceğini dile getirmiştik.
10 Ekim 2017 sabahı saat 11.00’de bahsi geçen ziyareti gerçekleştirmek üzere TBMM Dikmen kapısından içeri girdik. Güvenlik kontrollerinden geçtikten sonra giriş kartını alacağımız bankoya kimliğimi uzattığımda “isminiz üzerinde tahdit var” yanıtını aldım. Şahsıma konuya ilişkin herhangi bir gerekçe sunulmamakla birlikte “muhtemel bir basın toplantısına katılmış olabileceğim nedeniyle bu yasağın konmuş olabileceği” beyan edildi. Akabinde TBMM Güvenlik Amirliği’ne yönlendirildim, ancak farklı bir yanıt almadım. Mecliste bulunma sebebimi ve temsil ettiğim kurumun misyonunu tekrar anlatıp konuyu çözebilecek bir yetkili ile görüşmeyi talep ettiğimde ise maalesef kapının yolunu gösterildi.
Evet, ben 27 Temmuz’da Büyükada toplantısı nedeniyle tutuklanan kişilerden olan Kadın Koalisyonu Koordinatörü ve feminist arkadaşımız İlknur Üstün için TBMM’de milletvekilleri Veli Ağababa ve Şenal Saruhan’ın konuştuğu bilgilendirme mahiyetli toplantıya katıldım. Ancak görevlilerden “toplantı esnasında konuşursanız İç tüzük gereği hakkınızda soruşturma açılır” uyarısı aldığımız için toplantı esnasında konuşmadık; zira TBMM iç tüzük kuralları işaret edildiği için bu kurala uydum. Ayrıca İlknur Üstün kadın hareketinde çok uzun yıllardır özellikle kadınların yerel yönetimlere ve karar mekanizmalarına katılımı konusunda da omuz omuza çalıştığım ve suçlamalarının asılsızlığına inandığım bir arkadaşımdır. Bugün de, yarın da yanında olmaya devam edeceğim. Biz hak arayışı içindeyiz, elbette haksızlıklara daima karşı çıkacağız.
Şahsıma meclis kapısının yolu gösterildikten sonra durumu Şenal Saruhan’a ilettim, kendileri Meclis İdare amiri sıfatıyla Saim Uslu’yu konudan haberdar etti. Bense hala “Şahsımın meclise girişi hangi makamın hangi yetkiye dayanarak verdiği kararla yasaklanmıştır? Böyle bir karar varsa bu kararın tarihi nedir? Ve Meclis Randevu Ziyaretçi Takip Sistemi’nde kara liste mi yapılmaktadır?” sorularıma yanıt bekliyorum.
Şayet şahsıma uygulanan bu muamele meclis içtüzüğüne uygunsa gerçekten felakettir. Çünkü sadece vekillerin konuştuğu bir toplantıyı izlemek yasaklamaya sebep oluyorsa bu, insanların haber alma özgürlüğüne konmuş büyük bir sektedir.
Fakat bu sadece şahsıma uygulanan, hukuksuz ve keyfi bir yasak ise o zaman kıyamettir. “Kıyamet” tanımını bu yasa tasarısı için de kullanmıştım. Ama benim sesim taslağa muhalefet etmeyi engellemek adına kesiliyorsa bu, hükümetin politikalara muhalefet eden kadın örgütlerine yönelik baskıların açık ve net göstergesidir.
Bu vesileyle kamuoyunu, erken yaş evliliklerinin önünü açacak, kadınları Medeni Hukuk güvencesinden yoksun bırakacak ve tamamen laiklik ilkesine aykırı bu tasarısına ilişkin, Perşembe günü TBMM Genel Kurulu’nda başlayacak görüşmeleri yakından takip etmeye, itirazlarını bildirmeye ve taslağın akademisyenler, kamu otoriteleri ve Sivil Toplum Kuruluşları ile yeniden görüşülmesinin sağlanması adına kadın örgütleriyle dayanışmaya davet ediyorum.
Ayrıca randevu taleplerimize hiçbir şekilde yanıt vermeyen bakanlara kamuoyu yoluyla sesleniyorum; “Türkiye’de kadın-erkek eşitliğine adanmış ve 41 yıllık geçmişi olan bir kurumda, 27 yıllık sivil toplum deneyimi ile başkanlık görevini yürütüyorum. Kurumum adına sizlerden talep ettiğim görüşme taleplerine gündem yoğunluğu bahane gösterilerek cevap alamıyorum. Oysa konu her gün erkekler tarafından tacize ve tecavüze uğrayan, şiddet gören ve öldürülen kadınlar ise yoğun gündem yoktur; bazen birkaç dakikalık bir telefon görüşmesi bir kadının hayatını kurtarabilir”
Saygılarımla
Canan GÜLLÜ
TKDF BAŞKANI