Eşitlik İzleme Kadın Grubu, EŞİTİZ bir basın açıklaması yayınlayarak COVID-19 salgını nedeniyle infaz düzenlemesi adı altında af konusunun yeniden gündemde olduğu ve bu kapsamda 3-5 yıl içinde defalarca suç işleyen mükerrer suçlularaa kadın ve çocuklara karşı şiddet uygulayanlayar af istendiğine dikkat çekti.
İşte EŞİTİZ'den yapılan açıklama..
Eşitiz Af Bildiri..".....Kadın ve Çocuklara karşı suçlar af kapsamına alınamaz"
MEVCUT KOŞULLARDA VE ÖZEL ÖNLEMLER ALINMADAN, İNSANLIĞA KARŞI, KADIN ve ÇOCUKLARA KARŞI SUÇLAR AF KAPSAMINA ALINAMAZ.
Tüm dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan COVID-19 salgını nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü tarafından, 2 Mart 2020 tarihinde "Uluslararası Kamu Sağlığı Acil Durumu" ilan edilmiştir. Küresel ölçekte halk sağlığını tehdit eden bu salgının cezaevlerinde çok ciddi etkileri olacağı açıktır. Ülkemizdeki 389 cezaevinde, yüzde 121 ile kapasite üstü ve tehlikeli derecede doluluk oranı nedeniyle tutuklu ve hükümlüler, beslenme, temizlik, tıbbi tedaviye ulaşım bakımından son derece dezavantajlı durumdadır. Birçok yerde mesafe koyabilmek ve kendini izole edebilmek imkansızdır.
Devletin, ülkemizin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan başta yaşam hakkı, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, mahpuslara toplumun geri kalanıyla ayrımcılık içermeyecek şekilde sağlık hizmeti sağlanması, toplumsal cinsiyete dayalı her türlü şiddetin önlenmesi, çocukların üstün yararının gözetilmesi olmak üzere birçok görev ve yükümlülüğü bulunmaktadır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, özellikle COVID-19’a kolaylıkla yakalanabilecek olanları, bunlar arasında yaşlıları, düşük riskli suçluları tahliye etmeye; gebe kadınlar da dahil kadın mahkumların, engelli ve çocukların özgül sağlık bakım ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmaya çağırmaktadır. Bachelet, siyasi mahkumlar ve eleştirel ya da muhalif görüşler ifade ettiği için hapsedilenler de dahil, yeterli hukuksal temelden yoksun olarak hapsedilen herkesin serbest bırakılması gerektiğine işaret etmektedir.
Yıllardır belli suçların cezalarında düzenleme, infaz düzenlemesi, şarta bağlı ceza indirimi gibi çeşitli adlar altında dolaylı aflar yapılmakta ya da tartışılmaktadır. Şimdi de COVID-19 salgını nedeniyle infaz düzenlemesi adı altında af konusu tekrar gündemdedir. Bu kapsamda üç ya da beş yıl içinde defalarca suç işleyen mükerrer suçlulara, kadın ve çocuklara karşı şiddet uygulayanlara af getirilmek istenmektedir.
Günde en az üç kadın cinayetinin işlendiği, kadına ve çocuğa karşı şiddet ve istismarın ciddi boyutlarda olduğu ülkemizde çıkarılacak bir affın, COVID-19 sebebiyle önemli bir süre evlerinde yaşamak zorunda kalacak olan kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve istismar tehdidi göz önüne alınarak tartışılması gerekir. Koruma emirlerinin bile kadın cinayetleri ve kadınlara karşı şiddetin önüne geçemediği gerçeği karşısında, bu suçları işlemiş ya da işleme eğilimindeki suçluların serbest kalmaları, intikam duygularının daha da artmış olma olasılığı da düşünüldüğünde korkunç sonuçlara yol açabilecektir. Nitekim, başta 90’dan fazla ülkede insani yardım ve sosyal adalet çalışmaları yapan uluslararası CARE örgütü olmak üzere, salgının etkilerini bizden önce deneyimlemiş ülkelerden alınan bilgiler, sosyal mesafelenme ve ev karantinası günlerinde evlerinde yaşamaya mecbur kalan kadınlara ve çocuklara karşı ev içi şiddetin ciddi boyutta yükseldiğini göstermektedir.
Bu çerçevede, gündemdeki infaz düzenlemelerine ilişkin görüş, öneri ve taleplerimiz şunlardır:
1. Doğum yapan kadınların ilk 1,5 yıllık cezalarının; 70 yaş üzerindekilerin 2 yılın altındaki, 75 yaş üzerindekilerin 4 yıl ve altındaki cezalarının evlerinde infazı olumlu ancak yetersiz düzenlemeler. Herhangi bir nedenle, geniş kapsamlı bir düzenleme yapılacaksa, öncelikle tutuklu ve hükümlü çocukların, gebe veya çocuklarıyla birlikte kalmak zorunda olan kadınların; kanser, astım, diyabet, kalp, hipertansiyon, böbrek yetmezliği gibi kronik hastalıkları olanların; yaşlıların ve muhalif kimlikleri nedeniyle cezaevlerindeki avukat, gazeteci, siyasetçi gibi siyasi tutukluların tahliye edilmeleri sağlanmalıdır;
2. Bu kapsamdaki hükümlülere, infaza ara verme, adli denetim mekanizmalarını etkin kullanma gibi tedbirler uygulanmalıdır.
3. Tutuklu ve hükümlüler ile cezaevlerinde görev yapan tüm personelin COVID-19 testlerinin yapılması; periyodik kontrollerine devam edilmesi; pozitif olanların karantina koşullarına alınması; tüm cezaevlerinin uzman kişi ve birimlerce dezenfekte edilerek hijyen koşullarının iyileştirilmesi; yeterli, dengeli ve bünye güçlendirici beslenmenin tüm tutuklu ve hükümlülere sağlanması; avukat ve ziyaretçilerin maske, dezenfektan ve benzeri malzemeler sağlanarak görüşe alınması gerekmektedir. İnfaz düzenlemesi ile ilgili paketteki, salgın hastalık halinde kurumun telefon ve faks cihazından derhâl yararlandırılmasına imkan tanıyan düzenleme olumlu ancak yetersizdir. Avukatlarla telefonla görüşmelerinin sağlanması, aileler ile telefonla görüş sürelerinin artırılması; video konferans düzeneklerinin kurulması, bilgisayar kullanımı ve e-postaya izin verilmesi gibi önlemler acilen alınmalıdır. Ancak bu önlemler, son çıkartılan cezaların infazı ile ilgili yönetmelikteki “tehlikeli hamile” gibi keyfi kavramlar, gizli olması gereken avukatlarla görüntülü görüşmeleri kayda almak gibi hukukdışı düzenlemeler ile yeni sorunlara yol açmamalıdır.
4. Kadın cinayeti, kadınlar ve çocuklara karşı şiddet ve cinsel istismar suçluları, insanlığa karşı suç işleyenler, bombalı saldırı gibi şiddet eylemleri nedeniyle birden çok kişinin ölümüne neden olanlar gibi toplumsal açıdan yüksek risk oluşturan suçlular, hiçbir surette tahliye edilmemelidir. İçlerinden kronik hastalıkları olan veya 60 yaşın üstünde olanların, koşulları değiştirilerek, cezaevinde veya bunun mümkün olmaması durumunda, sağlıklı ve güvenlikli şekilde gözetim altında başka mekanlarda tutulmaları sağlanmalıdır.
Kadınlara ve çocuklara karşı suç işleyenlerin, hiçbir ıslah ve iyi hal denetimi olmaksızın tekrar kadınların ve çocukların üzerine gönderilmesi düşünülemez. Af, salıverme, gözaltı ya da tutukevlerinden kaçma gibi durumların kadın ve çocuklar için yüksek risk oluşturduğu ve bugünkü gibi acil durum koşullarında olağan devlet koruma hizmetlerinin ikinci planda kaldığı ve yeterince sağlanamadığı bir dünya gerçeğidir. Bu yüksek risk nedeniyle, Avrupa Konseyi’nin kadına karşı şiddetle ilgili İstanbul Sözleşmesi’nin Koruma Tedbirleri başlıklı 56. maddesi “failin kaçması veya geçici veya kesin olarak serbest bırakılması halinde mağdurun bilgilendirilmesini” gerekli kılmaktadır. Bu ve benzeri hiçbir koruma tedbirinden sözedilmeden bir af tartışması yürütülüyor olması bizzat kadınları bekleyen tehlikelerin bir habercisidir.
Kadın örgütlerinin oluşturduğu TCK 103 Platformu’nun yıllardır vurguladığı gibi, kadın tecavüzcülerini serbest bırakacak, çocuk istismarını meşrulaştıracak; erken ve zorla evliliklerin, tecavüzcü ile evliliğin önünü açacak açık ya da örtülü af girişimlerine sonuna kadar karşı çıkacağız.
Kamuoyunun tepkisinden çekinildiği için, 2016 yılından beri yapılmak istenen infaz düzenlemesinde, cinsel suçların kapsanmayacağı vurgulanmakta idi. Buna rağmen, COVID-19 salgını neden gösterilerek, bu kez cinsel suçlara da af getiren bir taslak ortaya atıldı. Her ne kadar kadın örgütlerinin ve kamuoyunun itirazları üzerine cinsel suçların kapsam dışına alınacağı açıklandıysa da, son dakika yapılacak bir değişiklikle bu suçlar tekrar kapsama alınabilir endişesini taşıyoruz. Kaldı ki, kadın ve çocuklara karşı işlenen birçok suç da halen kapsam içindedir.
Öte yandan, çocuk istismarı suçlularına ayrı bir af yasası çıkarılacağı açıklanmış bulunmaktadır. Son açıklamalara göre, istismarcı ile yaş farkı 15’ten az ise ve evlilik varsa, çocuk istismarcıları affedilecektir. Medeni Yasa’daki evlilik yaşını ve Türk Ceza Yasası’ndaki cinsel ilişkiye rıza yaşını tartışmalı hale getirecek böyle bir af kesinlikle kabul edilemez. Yapılması gereken toplumun cinsel ilişkiye rıza ve evlilik yaşı konularında bilinçlendirilmesi, çocukların eğitim hakkının öncelikli olduğunun toplumca kabul edilmesidir. Af çıkarmak, hatta affın söylentisini çıkarmak, bu toplumsal bilincin oluşmasını engellemekte ve birçok çocuk istismarı davasının açılmamasına, açılanların da hukuka aykırı bir biçimde beraatle sonuçlanmasına neden olmaktadır.
Ayrı bir af yasası olarak ya da infaz düzenlemeleri paketi ile kadınların ve çocukların, potansiyel katillerle ve tecavüzcülerle tekrar karşı karşıya kalmalarına, daha da kötüsü aynı evde yaşamak zorunda kalmalarına ya da tecavüzcü ile evlendirilmelerine neden olacak hiçbir girişime izin veremeyiz.
Ne yazık ki, Hâkimler Ve Savcılar Kurulu 30 Mart 2020 tarihli toplantısı sonrasında açıkladığı, salgın riskine karşı alınan tedbirler kapsamındaki 11. madde ile “6284 Sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin korona virüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiği” ibaresi ile şiddete maruz kalan kadınların değil, şiddet uygulayan ve/veya uygulama tehlikesi bulunan erkeklerin sağlıklarının öncelendiği bir kez daha gösterilmiştir. Bu karar, yapılan ve yapılması planlanan düzenlemeler nedeniyle kadın ve çocukların yeni risklerle karşı karşıya bırakılması anlamına gelmektedir.
İktidar partisini kadınları, çocukları ve toplumu ciddi bir biçimde tehdit eden bu tür tüm girişimlerden uzak durmaya; muhalefeti hiçbir toplumsal soruna çözüm olmayacak, tam tersine yeni sorunlar doğuracak bu tür girişimlerin parçası olmamaya; tüm kamuoyunu bu tür girişimleri durdurma konusunda duyarlı olmaya çağırıyoruz.
Cezaevlerindeki acil sorunların çözümü için, tutuklu ve hükümlülerin temel haklarının tanınmasını, yukarıdaki taleplerimiz çerçevesinde gerekli önlemlerin alınmasını; salgın günlerindeki tüm düzenlemelerin siyasi partiler, meslek örgütleri ve kadın örgütleri gibi ilgili sivil örgütlenmeler ile birlikte yapılmasını talep ediyoruz.