Dünyaca ünlü Financial Times gazetesindeki haberde ekonomistlerin kadınların iş gücüne katılamamasının ekonomik kalkınmayı geciktirdiği görüşüne yer verilirken Türk kadınlarının genellikle perakende gibi düşük ücretli sektörlerde çalıştığı ifade edildi. 

Financial Times’da 8 Eylül 2017'de yayınlan ve Laura Pitel imzasını taşıyan haberde bebeği olan bir annenin işten ayrılması örneği üzerinden kadınların iş gücüne katılımının önündeki en büyük nedenin bu olduğu belirtildi. 

İşte Financial Times'ın haberi; 

Neşe Gençtürk bir Türk inşaat firmasında satış temsilciliğinde başarılı bir kariyere sahip. Ancak geçen yıl doğum yapmadan önce işinden ayrıldı. 1 yaşındaki oğlu Demir’i kucağındayken “Maksimum doğum izni dört aydı” diyen 32 yaşındaki Gençtürk “Bebeğime bakması için bir bakıcıya güvenemedim. Zaten güvenseydim de neredeyse maaşımdan hiçbir şey kalmayacaktı” diyor.

Gençtürk’ün bu deneyimi çocuk sahibi olduktan sonra işgücünden ayrılan milyonlarca Türk kadınını yansıtıyor. Bu trend, Türkiye’nin işgücü piyasasına kadınların düşük katılım oranının çok önemli bir nedeni. İngiltere’de yüzde 73 ve İsveç’te yüzde 80 olan kadınların katılım oranı Türkiye’de yüzde 36 olurken, ülke bu oranla 35 OECD ülkesinin de en alt sırasında yer alıyor.

Ekonomistlere göre, işgücü piyasasında artan cinsiyet ayrımı, hükümetin 2000’li yılların ortasında elde edilen yüksek büyüme oranlarını yakalama çabalarına da engel oluyor.

OECD’nin Türkiye masası şefi Rauf Gönenç “Türkiye büyük bir kullanılmayan kapasiteye sahip. Çalışmayan bu kadınlar ekonomik hayata katılabilir, kaynak üretebilir, gelir elde edebilir. Kullanılmayan potansiyel çok büyük.” diyor.

Erkeklerin hatırı sayılır bir bölümü bu değerlendirmeye katılıyor: “Kadınların çalışması uygun”. Sorun erkeklerin hala kadınların ev işi sorumluluklarını yerine getirmelerini bekliyor olması.

Bu olgunun temel sebepleriyse çeşitli. Çalışan kadınlar genellikle perakende, otelcilik, tekstil ve tarım gibi düşük ücretli ve az vasıflı sektörlerle sınırlı kalıyor. Eğitim seviyesi son yıllarda önemli ölçüde gelişmiş olsa da hala uluslararası standartların altında kalıyor.

Türkiye’nin gelişmemiş bakım hizmetleri Gençtürk gibi işe geri dönmek isteyen anneler için problem oluşturuyor. Çocuk bakımı aşırı denetleme altında, pahalı ve yetersiz.

Ancak ekonomistlere göre en önemli engel kadınlara yüklenen “bakıcı” sıfatı. Çok sayıda Türk kadını iş hayatına yetişkin yaşlarda başlıyor ve anne olduktan sonra bırakıyorlar. Çocukları 14 yaşında altında olan kadınların üçte birinden azı istihdam ediliyor. Bu konuda en iyi performansa sahip olan İsveç’te oran yüzde 83.

Türkiye’deki engel, erkeklerin kadınların çalışmasını istemiyor olması değil, aynı zamanda ev işlerinin çoğunluğunu da yerine getirmelerini beklemelerinde.

Koç Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Merkezi’nden araştırmacı Aslı E. Mert değerlendirmesinde şöyle diyor: “Erkeklerin hatırı sayılır bir bölümü bu değerlendirmeye katılıyor: ‘Kadınların çalışması uygun’. Eğitim seviyesi arttıkça destek de artıyor. Ancak problem erkeklerin ev işlerine yeteri kadar katkı sağlamamasında. Hala ev işi sorumluluklarını kadınların yerine getirmelerini bekliyorlar.”

Ankara, kadınların işgücüne katılım oranlarının düşük olmasının büyük bir yapısal problem olduğunu kabul ediyor. Yeni Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu bu konuyu öncelikli olarak nitelendirdiğini belirtti.

Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP ) iktidarından karışık mesajlar geliyor. Eski Sağlık Bakanı iki yıl önceki açıklamasında kadınların tek kariyerinin annelik olması gerektiğini söylemişti.

Daha da önemlisi Cumhurbaşkanı Erdoğan kız öğrencilere evliliği ertelememeleri gerektiği konusunda uyarılarda bulunurken ve kadınların en az üç çocuk yapılması gerektiğini defalarca dile getirdi.

Erdoğan yüksek doğum oranının yaşlanan nüfusla gelen sosyal güvenlik sistemi ve yetersiz büyüme oranları gibi problemler için gerekli olduğunu savunuyor. Türkiye’de doğum oranı giderek düşüş gösteriyor. Geçtiğimiz yıl istikrarlı nüfus büyüklüğünü korumak için eşik olan yüzde 2,1’e düştü.

Ancak feminist aktivistler, siyasi İslam kökeni olan AKP’yi kadınları eve kapatmaya çalışmakla suçluyor.

Kadın girişimcileri destekleyen bir STK olan KAGİDER Başkanı Sanem Oktar, çocuk bakımının kadınların görevi olduğu tutumundan uzaklaşılması gerektiğini söylüyor. “Ebeveyn olmak hem annenin hem de babanın hakkıdır. Çocuk bakımı ve çocuk yetiştirmek görevleri ebeveynler arasında eşit olarak paylaşılmalı.”

İyimserlik için bazı nedenler de var. 1980’ler ve 2000’lerde şehirlere yapılan kitlesel göç nedeniyle kırsalda çalışan kadınların adapte olmakta zorlanması işgücündeki katılımı dibe indirmişti. 2000’lerin sonlarından itibaren oran giderek artmakta ve yüksek öğrenime kaydolan kız öğrencilerin sayısı Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiminde neredeyse beş kat arttı.

Uzmanlar, üniversite eğitimli kadınların çocuk sahibi olduktan sonra işgücüne dönme eğiliminin daha yüksek olduğunu belirtiyor. Türk kadınları ayrıca daha yüksek ücretli işlere kapı açabilecek bilim, mühendislik, bilgisayar gibi alanlarda eğitilmede Avrupa’daki kadınlara göre daha fazla eğilim gösteriyor.

Hırslı kızlar için rol modeller de bulunuyor, Sabancı Holding ve İstanbul Modern de dahil olmak üzere Türkiye’nin önde gelen kurumlarını kadınlar yönetiyor. Ancak uzmanlar değişim hızının Türkiye’nin diğer ülkelerle arasındaki farkı kapatmak için çok yavaş olduğunu söylüyor. Oktar “Ne yazık ki, kadınların yerinin ev olduğu ve görevinin de çocuk yetiştirmek olduğu görüşü çok güçlü” diyor.