Gazeteci Yazar Mutlu Tönbekici,  Vatan Gazetesi'nde Tuğçe Baran'ken müptelası olunan yazılarıyla biliniyor. Sonrasında yani 2008 yılında Tuğçe'ye 'Güle güle!" deyip kendi adıyla yazılarına devam ettiğinde de hatırı sayılır bir okuyucu kitlesi peşindeydi.





Mutlu Tönbekici, esprili üslubu, parlak zekasıyla kelimelerle dans ederken bir yandan da butik otellerin tanıtıldığı Küçük Oteller kitabını hazırlıyordu.

















Küçük Oteller kitabı için yurdun dört bir yanını gezen MutluTönbekici, gördüklerini, keşfettiklerini hem kucukoteller.com'da anlatırken, 2014'ten beri gezginsincap adıyla instagram’da da renkli paylaşımlarda bulunuyor...
 



Mutlu sadece otelleri değil, özel proje anlaşmaları çerçevesinde çeşitli cafe ve restoranların da tanıtımlarını yapıyor.  


Mutlu Tönbekici 3 yıl önce hayatında yepyeni bir sayfa açarak, devlet yuvasına bırakılan bir bebeğin koruyucu annesi oldu.  Güzeller güzeli kızıyla dere tepe demeden dolaşan Mutlu, katıldığı etkinliklerde yaşadığı annelik deneyimini paylaşıyor, çocuğu olmayanları koruyucu aile olmaları için yüreklendiriyor.



Mutlu, bütün bu yoğunluğunun arasında Küçük Oteller Kitabı'nın bu yıl yayınlanacak olan baskısı için yine yollara çıktı.
Instagram'da gezginsincap olarak paylaştığı fotoğraflardan anlıyoruz ki bu kez Kapadokya ve Şirince'yi bir kez daha keşfe çıkmış.




Hava buz gibi olsa da 20 gün boyunca Kapadokya'daki küçük otelleri inceleyen Mutlu Tönbekici’nin köşe yazılarını yakından takip edenler o yazılardan izleri küçük notlarında bile hemen fark edebiliyor.


İşte gezginsincap Mutlu Tönbekici’nin instagram’daki paylaşımlarından bazıları..


"Yirmi gündür yollarda idik. Önce Kapadokya, sonra Şirince. 0 ve -10 derece arasında yaşadık bu süre zarfında. Ohhh ne güzel, aman ne şahane geziyorsunuz diyenlere bilgi olsun diye dedim. Havalar nasıl olursa olsun biz işimizi severek yapıyoruz. 2016 Küçük Oteller Kitabı için tüm bu koşturmamız. Yepyeni otel ve mekanlarla karşınızda olacağız."
 
 







Mutlu Tönbekici zaman zaman çektiği fotoğraflara yazdığı makaleleri de ekliyor... Böylece onu yakından takip eden okuyucularını yazılarından mahrum bırakmıyor... İşte gezginsincap Mutlu Tönbekici'nin paylaştığı yazılarından biri;
 

Kastamonu'ya bir haber için gitmiştim... Yine bu aylardı... Feci bir fırtına vardı... Göz gözü görmüyordu... Kastamonu'nun içinde minicik bir sahil vardı o zamanlar... Hâlâ var mıdır bilmem... O fırtınaya rağmen çoluk çocuk kadın erkek yüzlerce insan sahilden bir şeyler topluyordu.. Dikkatle bakınca farkettim ki kömür topluyorlardı... Fakir evlerinde yakmak için... Belki de fazlasını satıp üç beş kuruş kazanmak için...

Eskiden "lodosçuluk" diye bir meslek olduğunu biliyor muydunuz?! Ortalığı darma duman eden lodos fırtınalarından sonra sahile vuranları toplayıp satanlara lodosçu denirmiş. Dalgıçlar ve denizciler hâlâ kullanır bu lafı.. "Denizde bulunan mal bulanındır" yasasından hareketle bir gemi bile düşse önüne sahiplenir lodosçular. (Babayı bulurlar ayrı...)

İnsanın kendisi de bir sahil aslında. Bazı sabahar kalkıyorsun ve bakıyorsun sahilin eskici dükkanıyla çöplük arasında bir şey.../...




.

Sabah kalktığımda sahilime neler vurmuş bir bakayım dedim... Bir 500 gram daha vurmuş. (Evet acilen zayıflamam gerek...) Birkaç tehditkar fatura vurmuş... Sonra bozuk bir kombi vurmuş... Haftasonu. Elbette gelmeyecekler... Dolayısıyla soğuk iki gün de vurmuş kıyıma diyeyim... Bölük pörçük bir çocuk şarkısı vurmuş... Yarısı İngilizce yarısı Türkçe... Toplanmayı bekleyen dağınık bir ev vurmuş... Miyadı çoktan dolmuş üç beş kırık dökük hayal vurmuş... Dergi için yazılması gereken 16 boş sayfa vurmuş... Yarım kalmış bir kitap projesi vurmuş... Fermuarı bozulmuş iki mont vurmuş... Anne özlemi vurmuş... Ve... Üzerinde "BOŞVER" yazan kırık bir sandal... .

Sandalın parçalarını elime alıyorum... Artık bir araya gelemeyecek kadar çürümüş tahtalar... Hiçbir kalafatın, hiçbir boyanın kapatamayacağı binlerce delik, oyuk, çizik, yara, bere... .

Adı aklımda, bırakıyorum öylece... Bir "lodoscu", sobasında yaksın diye... .

Fotoğrafı Kapadokya'da çektim... Gün doğarken balon tepesinde... Gördüğüm en güzel manzaraydı... .

P.S.: Türkiye'de hiçbir ayrılık el sıkışarak olmaz... Illa ki kavga gürültü, itham ve sitemle biter... Hiçbiri yoksa bol bol gıybetle...