TÜSİAD 2016 yılının ilk Yüksek İstişare Konseyi toplantısını, 12 Mayıs Perşembe günü (bugün) Sabancı Center’da gerçekleştirdi. Toplantıyı dünya ve ülkemiz açısıdan olağanüstü sayılacak gelişmelerin ortasında yaptıklarına dikkat çeken TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes  iş dünyası olarak kendilerini ilgilendiren birçok konu olduğuna dikkat çekerek “Ekonomiyi hukuktan, hukuku terörle mücadeleden, terörle mücadeleyi dış politikamızdan, dış politikamızı evrensel demokratik değerlerden ve elbette ülkemizin refah ve huzurundan bağımsız düşünemiyoruz” dedi.
Bu nedenle konuşmasında ekonomi, AB ile yaşanan vize sorunu, terörle mücadele ve demokrasi ve laiklik başlıklarıyla ilgili TÜSİAD’ın değerlendirmelerini aktaran Başaran-Symes, olumlu birçok gelişmeye dikkat çekerken yeni kurulacak hükümetten beklentilerini de sıraladı.
AB üllkelerine de uyarıda bulunan TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes’in konuşmasından satırbaşları şöyle;

EYLEM PLANINI DESTEKLEMİŞTİK
“2015 yılında dünya ekonomisinde büyümeyle ilgili hemen tüm raporların kötümserliği beslediği bir ortamda Türkiye ekonomisi mevcut koşullar altında yüksek sayılabilecek bir büyüme kaydetti. Ekonominin, terör ve siyasi belirsizliklere rağmen, beklenenden daha dirençli olduğuna şahit olduk. Ancak, uzun vadeli risklerin ve geçmişten gelen yapısal sorunların halen devam ettiğini de biliyoruz.1 Kasım seçimlerinden sonra yeni hükümetin kurulmasıyla kendimizi seçimsiz bir dört yıla hazırlamış, yapısal sorunları çözmek için 64. Hükümetin ortaya koyduğu eylem planını önemsemiş ve desteklemiştik. Seçimden bu yana reform gündeminin maddelerinin hayata geçirilmesi için hükümetin göstermiş olduğu çabayı takdir ettiğimizi belirtmek isterim. Halen birçok eylem maddesi üzerinde çalışılmaya devam ediliyor ve programın ancak bir kısmı gerçekleşmiş durumda.
 
172 MADDEDEN OLUŞAN PROGRAMIN UYGULANMASINI BEKLİYORUZ
On gün sonraki Adalet ve Kalkınma Partisi kurultayından sonra kurulacak yeni hükümetin reform gündemine aynı heyecan ve kararlılıkla devam edeceğini umuyoruz. Somut olarak eylem planı çerçevesinde ortaya konulan ve 172 maddeden oluşan programın etkili bir şekilde uygulanmasını bekliyoruz.
-Sürdürülebilir büyümenin önünde engel teşkil eden yapısal sorunlar halen ekonomi açısından risk teşkil ediyor.
-Enflasyonun kalıcı şekilde düşük tek haneli seviyelere getirilememiş olması, yetersiz tasarruflarımızın yatırım ihtiyacımızı karşılayacak düzeye çıkamaması hala risk olmaya aday. Daha da önemlisi, ekonomi son dört yıldır büyüyor, ancak verimlilik hiç artmıyor.
-Ekonomi yönetiminde akılcı, rekabetçi piyasa kurallarını benimseyen, Türkiye’nin yapısal sorunlarını çözmeye odaklı bir anlayışın devam etmesi zarurettir.
-İş dünyası olarak yeni hükümetin rekabet gücünü artıracak reformları kesintisiz olarak uygulamasını, mali disiplin ve finansal istikrarı gözeten bir anlayışla ekonomi politikalarına yön vermesini bekliyoruz.
AB TERÖRLE MÜCADELEYİ AKSATACAK BEKLENTİDE OLMAMALI
-Hükümet AB ile ilişkilerde yeni bir ivme kazanılması için çaba gösterdi. Vicdan sahibi herkesin yüreğini paralayan Suriye’deki vahşetten kaçan mültecilerin kitleler halinde Avrupa ülkelerine akmasıyla ortaya çıkan trajedi ilişkilerin canlanmasına neden oldu.
-Avrupa Komisyonu raporuna göre Türkiye vizesiz seyahat anlaşmasının yürürlüğe girmesi için gereken 72 şartın ezici çoğunluğunu yeterli ölçüde ve hızla yerine getirdi. Burada gerekli adımların süratle atılmış olması küçümsenmeyecek bir başarıdır.
- AB’ye vizesiz seyahat etmesini sağlayacak anlaşmasıyla ilgili taraflar arasındaki sorunun ilişkileri kopma noktasına getirmeden çözülebilmesini diliyoruz. Ancak ülkemizin terör tehdidi ile karşı karşıya bulunduğu bir ortamda AB’nin terörle mücadeleyi aksatacak bir beklenti içinde olmaması gerekir.
-Vize anlaşmasının koşulu olan diğer maddeler içerisinde özellikle, yolsuzlukla mücadele programının uygulanması ve Avrupa Konseyi’nin bu alandaki organı GRECO’nun, (Türkiye’nin de imzacısı olduğu Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu) tavsiyelerine uygun yasal düzenlemelerin yapılmasını önemsiyoruz.
ÖZGÜRLÜKLERE HALEL GETİRİLMEMELİ
-Benzer şekilde, kişisel verilerin korunması kanununun AB standartlarıyla uyumlu hale getirilmesi ve uygulamada bu kanunun lafzına ve ruhuna riayet edilmesi de hak ve özgürlükler alanında bir ferahlamaya yol açacaktır.
-Terörle mücadeleye kesin destek verirken, güvenlik güçlerimizin kayıp vermemesi ve gelişmelerden sivil halkın etkilenmemesi için her türlü önlemin alınması öncelikli olmak üzere, bu mücadelenin özgürlüklere halel getirmeden yapılması gerektiğine inanıyoruz. Bu çerçevede,  çözüm arayışı ortamına dönülebilecek koşulların en kısa zamanda sağlanabilmesini ümit ediyoruz.
ADİL YARGILANMA HAKKI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ÖNEMSİYORUZ
-Güvenlik, adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının güvenceye alınmasını her durumda önemsiyoruz. Her ne olursa olsun, özgür düşünceden korkmayan, özgüveni olan bir Türkiye’den yana olmalıyız.
-Kilis ve ülkemizin her yerindeki halkın güvenliğinin sağlanması ve çözüm geliştirilmesi sorumluluğu hiç şüphesiz hükümetimize aittir.
- Türkiye’nin dış politikasında yeni bir değerlendirme ihtiyacı var, geçmiş dönemin muhasebesinin olabildiğince nesnel şekilde yapılmasının gereklili.
-Batılı müttefiklerle her konuda tam olarak anlaştığımız da söylenemez. Bu nedenle diyalog yollarının açık tutulmasının, iletişime ve diplomatik işbirliğine özen gösterilmesinin önemini bir kez daha vurgulamak istiyoruz.
-Muhataplarımızdan da, Türkiye’nin meşru güvenlik kaygıları hakkında daha duyarlı bir tutum içinde olmalarını, söylemlerini de bir müttefikle dayanışma çerçevesinde kurgulamalarını bekliyoruz.
-Rusya ile ilişkilerimizin bu denli gergin bir şekilde sürmesinin her iki ülkenin çıkarlarına uygun olmadığı aşikar. O nedenle Moskova ile Ankara arasında yumuşamaya imkan sağlayacak bir diyaloğun tesisinden yanayız.
-AB’nin halen içinde bulunduğu kriz durumuna rağmen, üyelik perspektifini muhafaza ederek içeride bir dizi adımı da atmalıyız. Avrupa’daki olumlu ve olumsuz gelişmeler Avrupa’nın bir parçası olan Türkiye’yi yakından ilgilendirir ve etkiler.
-TÜSİAD olarak, uzun zamandır hemen hemen her toplantımızda yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, mülkiyet hakkına saygı ve temel özgürlüklerin korunması ve genişletilmesi hakkında görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz. Küresel düzeyde yaşananlara baktığımızda benzer bir hassasiyetin tüm demokratik ülkelerde kendini gösterdiğine tanık oluyoruz.
-Dünyada bireysel hakların korunması, yolsuzlukların üzerine gidilmesi ve yönetimde şeffaflık talepleri giderek daha güçlü dile getiriliyor, gelir dağılımı konusu çok daha vurgulu tartışılıyor. Türkiye demokrasisinin de sağlıklı gelişmesi bu taleplerin siyaset alanında yankı bulmasıyla yakından ilişkilidir. Ülkemizin refahı bu değerlere sahip çıkmamıza bağlıdır.
-Hukuka bu kadar sarılmamız, şeffaflığı bu denli ısrarla talep etmemiz, demokrasimizi daha sağlıklı hale getirme arzumuz, ülkemizin refahı ve huzuru ile ilgilidir. Vatandaşlar olarak korku içinde yaşamadan, geleceğe ve çocuklarımızın istikbaline güvenle bakabilmek için benimsediğimiz ilkeler bunlardır. İnanıyoruz ki, yeni kurulacak hükümet de bu ilkeler doğrultusunda çalışacaktır.