TÜSİAD’ın öncülüğünde 2009 yılında Fransa’da kurulan Bosphorus Enstitüsü'nün (Institut du Bosphore) İstanbul’da düzenlenen seminerinde Türkiye – AB ilişkileri değerlendirildi. Türkiye'nin Fransa Büyükelçisi Hakkı Akil, Türkiye'nin AB'ye "şantaj yaptığı" yorumlarının doğru olmadığını belirterek “Amacımız insan hayatlarını kurtarmak ve AB ile ilişkileri canlandırmak. 10 milyar dolarlık meblağ mülteciler için harcandı. Türkiye üç milyar avro için şantaj yapacak bir ülke değildir" diye konuştu.

AB İLE İLİŞKİLER ÜYELİK MÜZAKERESİ ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLMELİ
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes ise “Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin aşındığı son yıllarda  kazan-kazan denklemi yerine kaybet-kaybet denklemi oluştu. Bunun bedelini Türk, Fransız ve tüm diğer Avrupa halkları ödüyor. Türkiye’nin AB’den dışlanması politikasını tetikleyen Avrupa ülkelerinin bazı siyasetçileri bu nedenle halklarına karşı sorumludur.”dedi.
“Özellikle mülteci sorunuyla ilgili olarak hangi Avrupalı heyetle görüştüysek onlar mülteci sorununu öne çıkarttıkça, biz Türkiye’nin AB üyelik sürecini öne çıkartarak ilişkilerde eksen kaymasını önlemeye çalıştık” diyen TÜSİAD Başkanı Symes şunları söyledi;  “Bizim açımızdan en önemli mesaj Türkiye-AB ilişkilerinin, konu temelli işbirlikleri üzerinden değil, üyelik müzakereleri ekseninde yürümesi gereğidir. Bunu dikkate almayan ve AB’ye olan desteği iyice azaltacak alternatif bir ilişki modeline adı işbirliği, stratejik veya imtiyazlı ortaklık ya da diyalog, ne olursa olsun olumlu bakılması mümkün değildir. Biz bu tür yaklaşımları “uygunsuz öneri” olarak tanımlıyoruz. Sanayi devrimi 4.0, dijital ekonomi, iklim değişikliği, sınırlar ötesi güvenlik sorunları gibi konuların şekillendirdiği bugünü anlayamayan siyasetçiler sadece AB-Türkiye ilişkilerine tahrip etmiyorlar. Aynı zamanda kendi ülkelerindeki köklü sosyal ve siyasi dönüşümü de kaçırıyorlar. Zamana yenik düşüyorlar.”

TÜRKİYE'SİZ AB'NİN POLİTİKA GELİŞTİRMESİ ÇOK ZOR
Mülteci sorununun küresel bir sorun olduğuna dikkat çeken TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes sorunun insanları göçe iten savaş, baskı ve yoksulluk gibi etkenler ortadan kaldırılmadığı sürece Avrupa’nın yeni göç ve diğer istikrarsızlık dalgalarına maruz kalacağını ve herkesin kaybedeceğini söyledi. TÜSİAD Başkanı Symes sözlerini şöyle sürdürdü;”AB’nin Türkiye’yi dışarıda bırakmasının maliyeti iki taraf için de yüksek oldu. Türkiye’de reform süreci ve transatlantik aidiyet zayıflarken, AB küresel sorunlara etkin müdahale kapasitesi ve çevresine yönelik dönüştürücü yumuşak gücünden kaybetti. Türkiye’siz bir AB’nin bu bölgeye yönelik ortak bir dış politika geliştirmesi ve uygulaması çok zor. Bunlardan daha önemlisi karşılıklı güven erozyona uğradı. Bu yüzden de mülteci sorununun çözümü için yürütülen son görüşmeler etik yönü olmayan insan ve para pazarlıkları gibi algılanıyor. Bu güvenin yeniden tesisi önümüzdeki dönem ilişkilerimiz açısından belirleyici bir etken olacak. Biz TÜSİAD olarak AB üyelik hedefinin her zaman arkasında durduk, itici gücü olduk. Bu rolümüzü kararlılıkla sürdüreceğiz. Türkiye açısından yapılması gereken de, AB’nin kriz sonrası yapılanmasına katkıda bulunmak üzere çalışmalarını sıklaştırması ve Kıbrıs sorununda çözüm sürecini desteklemektir.”
 
AB ÜLKELERİ SAĞIR EDEN SESSİZLİĞE BÜRÜNDÜ
Bosphorus Enstitüsü Bilim Kurulu Eş Başkanı Ümit Boyner ise konuşmasında "AB değerlerini en çok duymaya ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, AB ülkelerinin kulakları sağır eden bir sessizliğe büründüğü" eleştirisinde bulundu.
  Almanya ve ABD'deki seçim kampanyalarında popülist dozu yüksek söylemlerin arttığına dikkat çeken Ümit Boyner Merkel'in mültecilere sınırları açmasının maliyetini ödediğini söyledi. "Vizesiz seyahati hak ettiğini düşünen, bunu bekleyen Türkiye" açısından Brüksel'de AB'den bir ortak kararın çıkmamasının, "hayal kırıklığı" olacağını da sözlerine ekledi. Boyner, "Liberal değerler, hukukun üstünlüğü konularında geriye düşüyoruz" derken, AB üyeliği sürecinin sağlıklı devam etmesi için bu konuların önemine değindi. Boyner, AB'de genişleme, Euro krizi ve mülteci krizinin de bir "kırılma" ve "varoluşsal tehdit" haline geldiğini açıkladı. Ümit Boyner, "Ankara'da tanık olduğumuz canilik, bir kırılma noktası. Bu hunharlıkla yaşamaya alışmak diye bir şey yok. Bu saldırıya nasıl cevap vereceğimiz, ülkemizin geleceği için de belirleyici olacaktır" dedi.