Ekonomi Bakanlığı ile KAGİDER'in ortaklaşa düzenlediği Kadın Girişimciler Konferansı'nda konuşan TÜSİAD Eski Başkanı, Boyner Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve aynı zamanda KAGİDER Kurucu Üyesi olan Ümit Boyner, "İş dünyası olarak bizlerin sorumluluğu; bu hayallerin gerçekleşmesini, girişimlerle ekonomik ve toplumsal faydaya dönüşmesini sağlamanın yanısıra hayallerin, imkanların ve ülkemiz için yeni ufukların sürekli kamuoyunun gündeminde kalmasını sağlamaktır diye düşünüyorum."dedi.
Sürdürülebilir Büyüme, Kaliteli İş, Ekonomik Kalkınma
"Türkiye ekonomisini sürdürülebilir ve kaliteli bir şekilde büyütmek, kalkınma hedeflerimize ulaşmak ve gençlerimize refah seviyesi daha yüksek bir toplum bırakmak için hepimizin her zamankinden daha çok çalışmak zorunda olduğu zor günlerden geçiyoruz. " diyen Boyner, sözlerini şöyle sürdürdü; "Sadece ekonomik büyümeye ve istihdama değil, aynı zamanda kaliteli ve sürdürülebilir büyüme ve istihdama dikkatinizi çekmek istiyorum. Evet, Türkiye ekonomisinde güçlü büyüme oranının devam etmesini bekliyoruz. 2017 yılı sonunda büyümenin yüzde 5 civarında olacağı tahmin ediliyor. Bu güçlü büyümenin sürdürülebilir ve kaliteli bir büyümeye dönüşmesi, büyümenin bir rakam olmaktan çıkıp yurttaşların yaşam kalitesini artıran bir unsura dönüşmesi için, sürekli büyüyen genç nüfusumuza daha fazla kaliteli iş imkanı sunmaya mecburuz."
"Çünkü toplumun genel refah seviyesinin artması, refahın ve sermayenin tabana yayılmasını gerekli kılıyor. Çok önemli politik ve sosyal etkileri olan işsizliğin azalmasının yanısıra, sağlıklı bir yatırım ortamının sağlanması, kaliteli ve üretken iş kollarının çoğalması, yapılan yatırımların yeni girişimlerin önünü açması, inovasyonun ve yaratıcı cesaretin teşvik edilmesi ve beslenmesi, refah için ‘olmazsa olmaz’lar arasında başı çekiyor. Gelecek nesillere sağlıklı, sürdürülebilir şehir ve yaşam alanları, insana onuruna yakışır iş-üretim ortamları, üretkenlik ve verimlilik üzerine kurulu bir iş kültürü, ve nihayetinde sürdürülebilir bir ekonomik büyüme modeli bırakmak devlet, iş dünyası, sivil toplum ve üniversiteler olarak hepimizin ortak sorumluluğu."
Dijital Dönüşüm - Sanayi 4.0
Dünyada gerçekleşen dijital dönüşümün hızını yakalamak ve Türkiye’yi “muasır medeniyet seviyesinin” de üzerine çıkarmak için de gençlere, inovasyona ve girişimciliğe her zamankinden daha çok odaklanılması gerektiğine dikkat çeken Boyner, " Dünyada her gün yapay zeka çözümleri, dijital verinin işlenmesi ve toplumların faydası için kullanılması tartışılırken Türkiye’nin de bu dijital dönüşümde aktif bir oyuncu olarak yer alması, girişimcilik ekosistemimizi geliştirmekten, özellikle gençleri ve kadın girişimcileri bu ekosistemin ayrılmaz bir parçası haline getirmekten geçiyor.Türkiye’nin kadın ve genç nüfusunu istihdama katmak, onlardan gelen yaratıcı fikir ve girişimcilik önerilerini desteklemenin; 21. yüzyılda ülkelerin gücünü belirleyecek olan Sanayi 4.0 Devrimi ve dijital teknolojik dönüşümü gerçekleştirmenin ‘yeter koşulu’ değilse de ‘gerek koşulu’ olduğunu düşünüyorum." dedi.
EĞİTİM REFORMU HENÜZ HAYATA GEÇİRİLEMEDİ
Analitik, özgür ve yaratıcı düşünme, STEM (yani fen, teknoloji, mühendislik, matematik) ve İngilizce yetkinliği başta olmak üzere bilgi çağının gerektirdiği becerileri önceliklendiren kapsamlı bir eğitim reformunun henüz hayata geçirebilmediğini ifade eden Boyner şöyle konuştu, "Bu noktanın ülkemizin geleceği, stratejik gücümüz ve toplumsal huzur ve refahımız için ne kadar önemli olduğunu her fırsatta hatırlamak ve birbirimize hatırlatmak zorundayız. Son günlerde yaşanan sınav sistemleri değişikliği ve yarattığı kamusal tartışmaların bu konunun hayati önemini kaçırdığını (ıskaladığını) üzülerek gözlemliyorum.
Gençlerimizi denemekten korkmayan, fikrini ifade etmekten çekinmeyen ve yılmadan hedeflerinin peşinden koşan bireyler olarak yetiştirmek için eğitim sistemimizi yeniden yapılandırmalıyız. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin her alanda tesisi için de eğitimde cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının çok önemli bir başlangıç noktası olduğunu da ayrıca belirtmek isterim."
GİRİŞİMCİLİK EKOSİSTEMİ RAKAMLARI
Kadın girişimciliğini ülkemizdeki genel girişimcilik ekosisteminin ayrılmaz bir parçası olduğuna dikka çeken Boyner, Türkiye’deki girişimcilik ekosistemine ilişkin rakamları paylaşarak sözlerine şöyle devam etti; "‘Startups.watch’ tarafından açıklanan verilere göre 2017 yılının ilk yarısında Türkiye’deki girişimlere toplam 63 yatırım turunda 36,2 milyon dolar tutarında melek yatırım ya da girişim sermayesi yatırımı yapıldı. İstihdam yaratma potansiyeli ve kaliteli büyüme açısından bu verilerin önemli olduğunu düşünüyorum. 2017, ilk yarıda gerçekleşen yatırım adedi bazında 2010 yılından bu yana en başarılı yıl konumunda. Öte yandan dünyanın gidişatıyla kendimizi karşılaştırdığımızda yatırım miktarı bazında Türkiye’nin Avrupa’daki 36 ülke arasında 18. sırada olması dikkat çekiyor. Bu yatırımların ülke nüfuslarına göre oranlaması yapılarak oluşan sıralamada ise Türkiye’nin 27. sıraya gerilemesi, gözden kaçırılmaması gereken bir nokta olarak karşımıza çıkıyor."
GİRİŞİMCİLİĞİN 3 TEMEL SAÇ AYAĞINA ODAKLANILMALI
Türkiye'nin girişimcilik ekosisteminin gelişmişliğinin yeterli olmasa da umut verici bir noktada olduğunu söyleyen Boyner, umudu eyleme dönüştürebilmek için girişimciliğin 3 temel/kurucu saçayağına odaklanılması gerektiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü; "Fikir/hayale, finansman/paraya ve fikri gerçeğe dönüştürmede katalizör işlevi gören ilişki ağları/networklere... Hepimiz biliyoruz ki her şey hayal etmekle başlıyor. Sonra o hayal, fikirlere dönüşüyor ve eğer gelişme imkanı bulursa bir iş planıyla gerçek hedeflere evriliyor. Bu filizlenme süreci tamamen beşeri ve kültürel sermayemizle alakalı. Yurtdışında kısa süre de olsa yaşayanların çok iyi bileceği gibi beşeri ve kültürel sermaye bizim topraklarımızın en büyük gücü. İmkan ve uygun ortam bulduğunda harikalar yaratan pek çok bilim insanımız, küresel yöneticilerimiz, sanatçı veya sporcularımız var. Bu güçlü beşeri ve kültürel sermayemizin değişen dünya koşullarında, dijital endüstri 4.0 çağında da güçlü kalması, az önce de belirttiğim gibi eğitimimizin kalitesine bağlı.
EĞİTİM SİSTEMİ YENİLİĞE YARATICILIĞA AÇIK OLMALI
Daha çok hayalin, daha çok girişim fikrinin üremesi için öncelikle eğitim sistemimizin yeniliğe ve yaratıcılığa açık, gençleri hata yapmaktan korkmadan denemeye teşvik eder bir yapıda olmasının şart olduğunu tekrar vurgulamak isterim. Eğitim sistemimizde bu teşviği küçük yaştan itibaren vermek, ödül – ceza sistemi yerine deneysel öğrenmeyi teşvik etmek, bilgi kaynaklarına ulaşıp bilgiyi pratik yetkinliklere hızla dönüştürebilmeyi çocuklarımıza aşılamak zorundayız.
İKİNCİ SAÇAYAĞI FİNANSMAN İHTİYACI
Girişimciliğin ikinci saçayağı ise finansman ihtiyacı... Fikirlerin denenmesi ve hayata geçmesi için ihtiyaç duyulan kaynakları doğru modellerle sağlamak ve bu kaynağı doğru yönetmeleri için liderlik etmek de iş dünyası olarak bizlere ve kamu kuruluşlarına düşüyor. Bu konuda ülkemizde son dönemde umut verici adımlar atılıyor. Örneğin kitlesel fonlama imkanının önünü açan yeni yasayla sadece iş dünyası ve melek yatırımcılardan değil, isteyen herkesten fon toplamak ve onları paydaş/hissedar yapmak mümkün hale geliyor. Bu gibi adımların artarak devam etmesini, finans dünyamızın ve gelişmiş bankacılık sistemimizin de girişimcileri destekleyecek, finansal olarak denetleyecek uygun platformları geliştireceklerini umuyorum.
Son olarak, hem Kagider, Girişimcilik Vakfı, Tüsiad, Endevor Türkiye ve hepsinin adını sayamadığım çok değerli STK’ların, hem Kosgeb gibi kamu kuruluşları ve üniversitelerin hem de iş dünyasının ve tabii tüm girişimcilerin içinde yer ve sorumluluk aldığı networklerin girişimcilik ekosisteminde önemli bir yeri var. Bilgi ve tecrübe paylaşımıyla girişimcilere destek olmalarının yanısıra bu ilişki ağlarının birçok yeni girişimin tetikleyicicisi olduğunu, olabildiğini sevinerek gözlemliyoruz.
NÜFUSUN YARISINA FARKLI HAK VE UYGULAMALAR
Eğitimde, istihdamda, girişimcilikte, siyasette ya da ekonomik karar alma süreçlerinde nüfusunun yarısına diğer yarısından farklı hak ve uygulamalar sunan bir toplumun gelişme ve ilerlemesinden bahsetmek mümkün olabilir mi? Böyle bir toplumda refahın ya da sermayenin tabana yayılmasından ve kapsayıcı bir ekonomik büyüme ya da toplumsal gelişimden söz edilebilir mi? Bu sorulara “Hayır” yanıtı vermek için çok fazla düşünmeye gerek olmadığı açık.
KADIN İSTİHDAMININ YÜZDE 50 OLMASI İÇİN HIZLA AKSİYON ALABİLİRZ
"Bugün ülkemizde çalışabilir çağ nüfusu içinde her 10 kadından yanlızca 3’ü çalışma yaşamı içinde. Geçtiğimiz günlerde Dünya Ekonomik Forumu tarafından her yıl hazırlanan Küresel Cinsiyet Eşitliği Araştırması'nın 2017 sonuçları yayımlandı. Buna göre ülkemiz “Küresel Cinsiyet Eşitliği” sıralamasında 144 ülke içinde 131. Sırada yer alıyor. Sürdürülebilir ve kaliteli büyümenin en önemli bileşenlerinden olan “istihdam oranını” artırmak için, kadınların istihdamını önemli ölçüde artırmak zorundayız. Erkeklerin işgücüne katılım oranı yüzde 70’lerde seyrederken ve bunun da artması gerektiği açıkken, kadınların yüzde 35’ler seviyesindeki düşük istihdam katılımı kabul edilemez. Umuyorum ki 2023 için konulan yüzde 41 hedefine acilen ulaşarak bununla yetinmeyip ülke olarak yüzde 50’ye ulaşmak için hızla aksiyon alabiliriz."
KADIN GİRİŞİMCİ ORANI YÜZDE 8
Kadın istihdamını artırmanın ve ekonomimizi geliştirmenin en hızlı ve etkin yollarından biri “Kadın girişimcileri desteklemek”tir. Bugün toplam girişimciler içinde kadın girişimci oranı yüzde 8. Bu oranın artırılması, kadınların hem finansmana hem de pazara erişimlerinin desteklenmesi gerekli. Bugün öğleden sonra sizlerle Boyner Grup’ta kadın iş sahipleri ve kadın girişimcileri tedarik ağımızda nasıl destekliyoruz konusunu paylaşacağız, detaylarına burada girmeyeceğim ama hem özel sektörün, hem de kamunun satın alımlarında kadın girişimcileri destekleyecek politika ve uygulamaları hayata geçirmesinin öneminin altını çizmek isterim. Kadın girişimciliğinin geliştirilmesine yönelik çeşitli programlar ve destekler, danışmanlık ve eğitim programları kapsamı genişletilerek sürdürülmeli görüşündeyim. Tabii burada KAGİDER gibi öncü sivil toplum kuruluşlarına çok fazla iş düşüyor ve bunu hakkıyla yerine getirmek de KAGİDER’İN gönüllü olarak üstlendiği büyük bir sorumluluk..."
ARTIK DAHA FAZLA SÖZE DEĞİL DAHA FAZLA EYLEME İHTİYACIMIZ VAR
"Konuşmamın sonuna gelirken kurulduğu 2002 yılından bu yana kadın girişimciliğinin artırılması, mevcut kadın iş sahibi işletmelerin büyümesi üzerine çalışan, kurucu üyesi olduğum KAGİDER’i buradan bir kez daha kutlamak isterim. Bu etkinlikte bizleri biraraya getiren ve emek veren herkese Başkanımız Sanem Oktar nezdinde şükranlarımı sunuyorum. Bizler nüfusun yarısından fazlasını hesaba katmadan, Tüsiad’da kullandığımız popüler tabirle, tek kanatlı kuşlar misali, uçamayız. İş dünyası ve STK’lar olarak kamu kurum ve kuruluşlarıyla el ele vererek dünyayla aramızdaki farkı kapatıp öne geçmemizi sağlayacak eğitim/gelişim ortamlarını yaratmak, girişimciliği desteklemek ve kadın istihdamının ve kadın girişimciliğinin önünü açmak ülkemizin geleceği için ihtiyacın da ötesinde zorunluluktur. Artık daha fazla söze değil daha fazla eyleme ihtiyacımız var."