Tüm dünyada nükleer enerjiyle ilgili tartışmalar devam ederken, ülkemizde de bu tartışmaların gölgesinde nükleer santraller planları devam ediyor.

Nükleer santrallerin çevre ve insan sağlığına olumsuz etkisi ise bu tarışmaların odağında yer alıyor. Bilim dünyası bu olumsuz etkileri bertaraf edebilemk için çalışıyor.

İşte bir örnek; Ege Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsü Nükleer Teknoloji Anabilim dalı öğretim üyesi Doç.Dr. Sabriye Yuşan, bir yandan nano malzemelerin nükleer teknolojiye entregrasyonu ile araştırma ve geliştirme projeleri yürütürken, bir yandan da TÜBİTAK'ın da desteklediği önemli bir proje üzerinde çalışıyor. 

Doç.Dr. Yuşan, bu projesi ile olası durumlarda nükleer kirliliğin doğal kaynaklara ulaşmasını engelleyecek bariyer sistemi tasarlıyor.   

Bilim kadını Doç.Dr. Sabriye Yuşan, İşte Kadınlar'ın sorunlarını yanıtladı. 

SABRİYE YUŞAN KİMDİR?

Nerede, kaç yılında doğdunuz, hangi okullarda eğitim aldınız?

1979 yılında İzmir’de doğdum. Lise eğitimimi İzmir Kız Lisesinde tamamladıktan sonra, Celal Bayar Üniversitesi Kimya Bölümünü kazandım. Daha sonra yine aynı Üniversitesinin Analitik Kimya Anabilim dalında yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Eş zamanlı olarak da Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesinde tezsiz yüksek lisans programını bitirdim. 2005-2009 yılları arasında Ege Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsünde Doktoramı yaparak, Doktor ünvanımı aldım. Daha sonra Malezya Teknoloji Üniversitesinden doktora sonrası araştırma bursu alarak araştırmalarımı yapmak üzere 1 yıl Malezya bulundum. Evli ve iki erkek çocuk annesiyim.

Kariyer yolculuğunuz nasıl ilerledi? Yıllara göre hangi kurumlarda, hangi pozisyonlarda ne kadar süre ile çalıştınız, şimdi hangi kurumda ve hangi pozisyonda çalışıyorsunuz?

2005 yılında Ege Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsünde doktoraya başlamamın ardından, doktora çalışmalarım devam ederken 2006 yılında EÜ Nükleer Bilimler Enstitüsünde Araştırma Görevlisi olarak atanmamla beraber akademik hayata adım atmış oldum. 2009 yılında doktora eğitimimi tamamladıktan sonra, 2010 yılında Ziyaretçi Araştırmacı pozisyonunda Universiti Teknologi Malaysia da çalıştım. 2013 yılında Kimya alanında Doçent ünvanını aldım ve aynı kurumda halen öğretim üyesi olarak çalışmalarımı sürdürmekteyim.

30'UN ÜZERİNDE BİLİMSEL MAKALE

Kitabınız, buluşunuz, ödülleriniz var mı?

Uluslararası hakemli dergilerde yayımlanan 30’un üzerinde bilimsel makalelerim ve ulusal ve uluslararası konferanslarda sunulmuş 70’in üzerinde tebliğim bulunmaktadır. Enstitümüzde lisansüstü öğrencilere verdiğimiz derslerden biri olan Radyoanalitik Kimya adlı derse ait değerli hocalarım ile birlikte hazırladığım bir ders kitabım mevcut. 20’nin üzerinde biten projelerimin yanısıra, 6 tane devam eden ulusal ve uluslararası proje görevlerim mevcuttur. Bunun yanında uluslararası sempozyum başkanlığı yaparak çoğunluğu yurtdışı katılımı ile gerçekleşen bir organizasyona da üniversitemizin ev sahipliği yapmasına katkıda bulundum. Ayrıca ulusal ve uluslararası bazı kongre/sempozyum düzenleme komitelerinde de görev yaptm.

NANO MALZEMELERİ

NÜKLEER TEKNOLOJİ İLE

BULUŞTURUYOR

Çalıştığınız kurum hangi alanda faaliyet gösteriyor. İşinizde tam olarak neler yapıyorsunuz anlatır mısınız, özellikleriniz neler?

Ege Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsü, çağımızın enerji ihtiyacı gözetilerek 1983 yılında kurulmuş bir enstitüdür. Enstitümüzde çok geniş perspektif de araştırmalar yapılmakta ve lisansüstü eğitim verilmektedir. Bu bağlamda farklı disiplinlerde akademisyen ve öğrencileri bünyesinde barındırmaktadır. Enstitümüz, ülkemizin nükleer enerjiyi kullanma arifesinde iken bu enerjinin kullanımı ve ilgili teknolojilerin geliştirilmesine ve uygulanmasına gerek yetişmiş eleman gerek ise araştırma potansiyeli ve laboratuvar imkanları yönünden ülke ihtiyacının karşılanabilmesine büyük katkı sağlamaktadır.

Ben ise, Nükleer Teknoloji Anabilim dalının bir öğretim üyesi olarak, dünyanın gelecek vaad eden teknolojisi olarak görülen Nano malzemelerin nükleer teknolojiye entegrasyonu ile ilgili araştırma ve geliştirme projeleri yapmaktayım. Ayrıca, çevresel radyoaktivite, nükleer atık idaresi, bariyer teknolojisi, kimyasal sensörler, biyosensörler, ayırma teknikleri, nükleer kimya, radyoanalitik kimya, radyasyon ölçümleri gibi önemli konularda bilimsel olarak çalışmalarımı sürdürmekteyim. Ve bu çalışmaları multidisipliner alanda yetişen farklı uzman ekipler ile gerçekleştirmekteyim.

Akademik hayatımda çalışkan, disiplinli, yeniliklere açık ve araştırmacı bir ruha sahip bir kişiyim. Mücadeleci ve gayretli bir yapıya sahibim ve ulaşmak istediğim hedefler doğrultusunda emin adımlarla, zorluklar karşısında yılmadan ilerleyebilirim.

NÜKLEER SIZINTIYI ENGELLEYECEK

BARİYER SİSTEMİ TASARLIYOR

Hangi proje üzerinde çalışıyorsunuz? Bizim anlayabileceğimiz şekilde basitleştirerek anlatabilir misiniz? Projeniz hangi kurumlar tarafından destekleniyor? Hibe, fon desteği ne kadar aldınız? Projeniz ne zaman tamamlanacak, nasıl bir fark yaratacaksınız?

TÜBİTAK’ın Ulusal Bilim Teknoloji ve Yenilik Stratejisi çerçevesinde destek verdiği öncelikli alanlarda bir projem devam etmekte olup, bu projenin öncelikli amacı, kısa bir zaman sonra nükleer enerjiyi kullanmaya başlayacak olan ülkemizde herhangi bir nükleer kirlilik neticesinde uzun yarı ömürlü ve yüksek toksisiteye sahip stronsiyum-90 ve sezyum-137 radyonüklitlerinin, kirlenmiş alanlardan sızıntı ile sucul ortamlara ulaşıp insan sağlığı ve çevre açısından risk oluşturmasını önlemek için, yerli ve doğal kaynaklarımızı kullanarak ekonomik ve etkili geçirgen bariyer sistemi tasarlamaya yöneliktir. Bunun yanında Enstitümüzde yürütücü ve araştırmacı olarak yer aldığım radyonüklit giderimi ve çevresel radyoaktivite konularında gerçekleştirilen birçok araştırma projesi bulunmaktadır.

Bu projenin bitiminde reel sektör ile işbirliği yapılarak bu bariyer sisteminin nükleer teknolojinin kullanıldığı ülkelerde ve ülkemizde bir ekonomik materyal yaratılmasını hedefledik.

SÜREKLİ ÖĞRENMEYE AÇIK OLMAK

Sizin mesleğinizi seçmek isteyen veya bu yolda ilerleyenler kadınlara rehber olması için yaptığınız işle ilgili, uzmanlığınızın olduğu konuda püf noktalarını paylaşır mısınız?

Akademisyen olmak isteyen kadınlar öncelikle araştırmacı, yenilikleri sürekli takip eden ve girişimciliği yüksek bir ruha sahip olmalı. Bunun yanında çalışkanlık, takım ruhuna sahip olmak, sabır göstermek, özverili davranmak, evrensel bakış açısı taşıma, vizyon sahibi olmak, toleranslı davranmak ve sürekli öğrenmeye açık olmak gibi bazı özelliklerini ortaya çıkarmalıdırlar.

Kişisel gelişim için mesleki çalıştaylara, kurslara ve organizasyonlara katılma özelliklerini taşımaları akademisyenlik yolunda başarıyla ilerlemelerine yardımcı olacak önemli parametrelerdir. Eğer araştırma ve eğitimi seviyorsanız, iyi bir rehberiniz ve danışmanınız varsa ve yukarıdaki özellikleri büyük oranda taşıyorsanız Akademisyen olma yolunda ilerleyin.

ÜNİVERSİTEDE KADIN OLMAK...

Üniversitede kadın olmak ne demek nasıl açıklarsınız? Kadınlar neden üniversitelerde olmalı? Üniversitelerde kadınların yaşadığı en önemli sorunlar sizce neler? Siz engellerle karşılaştınız mı? Üniversitele kadınlar karşılaştıkları engelleri nasıl aşabilir?

Dünyadaki istatiksel değerlere bakıldığında ülkemizdeki kadın akademisyenlerin sayısının yadsınamayacak kadar önemli bir sayıda olduğunu söyleyebiliriz ve her geçen yıl bu sayının daha da artması büyük bir özveri, sabır ve gayret gerektiren akademisyenlik mesleğinin kadınlar tarafından çok daha üst düzeye çıkarılacağını belirtmek isterim. Kadınların sadece üniversiteler de değil tüm iş kollarında eşit bir şekilde üretime ortak edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu da devletin finansal desteği ve aynı zamanda ülkemizdeki üniversitelere kadro desteği ile istihdamın sağlanması ile gerçekleşecektir.

Akademisyenliğin kadınlara kazandırdığı en önemli özellikler saygınlık, özgüven, özgürlük ve ekonomik bağımsızlık olarak ifade edilebilir. Akademisyen kadınların hem üniversitedeki görevlerini hem de ev ve aile ortamındaki sorumluluklarını ve iş yükümlülüklerini yerine getirmesi, bilimsel ve üniversitedeki diğer görevlerinde kadın için daha zorlayıcı olmaktadır. Akademisyenlikte iş yükü mesai saatleri ile sınırlı olmayıp ev ortamına da taşıyarak bireysel ihtiyaçlarından ve kişisel zamanlarından feragat etmek durumunda kalmaktadırlar. Bu nedenlerle kadınlar için akademisyenlik gerçekten çok büyük fedakarlık gerektiren bir meslektir.

Kadın akademisyen sayısının görece fazla olduğu çalıştığım kurumda, bugüne kadar herhangi bir engel ile karşılaşmadım. Gelen lisansüstü kadın öğrencilerimizin de herhangi bir engel ile karşılaşmamaları için öğretim üyesi olarak elimizden gelen yardım ve çabayı sağlama gayreti içindeyiz.

YÖNETİMDE DAHA FAZLA

KADIN AKADEMİSYEN YER ALMALI

Üniversitelerde daha fazla kadının yer alması için kadınlara bir çağrınız var mı? Kadın erkek eşitliğinin sağlanması için erkekler neler yapmalı, erkeklere bir çağrıda bulunur musunuz?

Üniversitelerde daha fazla kadının yer alması için, kadınların öncelikle kendilerine güvenmesi gerektiğini ve bu işi gerçekten seviyorlarsa ve zaman ayıracaklarsa, özverili ve sabırlı olacaklarsa akademisyenliğe adım atmaktan çekinmemelerini öneririm. Akademik süreçlerde kadın akademisyenlerin daha fazla yönetimde yer almaları kadın erkek eşitliğinin özellikle bu alanda dengelenmesine yardımcı olacaktır. Ülkemizde pozitif ayrımcılık ile ilgili yasaların daha kapsayıcı olması özellikle iş hayatında kadınların önünün açılması için gereklidir.

EVDE ANNE VE EŞ ROLLERİ NEDENİYLE

ZAMANSAL ORGANİZASYON

İYİ SAĞLANMALI

Pandemi nedeniyle işiniz nasıl etkilendi, evde neler yapıyorsunuz, iş bölümü nasıl?

Pandemi nedeniyle eğitim-öğretim döneminde uzaktan eğitim ile derslerimizi gerçekleştirdik ancak araştırma açısından baktığımızda tabii ki projelerimiz ve lisansüstü tez çalışmalarımız sekteye uğradı. Yeniden bilimsel çalışmalarımıza döndüğümüz için bu açığı hızla kapatmaya çalışıyoruz. İşyerinde akademisyen, evde de anne ve eş rolleri olunca açıkçası zamansal organizasyonun iyi sağlanması gerekmektedir. Bu konuda da eşimden de gerekli destek ve yardımları alarak tüm iş yüklerimi yerine getirmeye çalışıyorum.

Pandemi sonrası yeni normal hayatta sizce bizi nasıl bir hayat, ekonomi bekliyor?

Yeni normalde sadece ülkemizde değil dünyada da online iletişimin ve ticaretin güçlendiği ama maalesef ki insan iletişiminin daha azaldığı bir döneme giriyoruz. Bu dönemde ekonomide online teknolojilere daha çabuk adapte olup aksiyon alan firmaların kazanacağı bir dönem olacaktır. Bunun üniversitelere yansıması olarak da daha iyi bir online eğitim alt yapısı olan ve dijital platformları daha aktif kullanan üniversitelerin tercih sıralamasında üst basamaklara tırmanacağına şahit olacağımız bir dönem olacaktır.

Berrin Tansel ile yaptığımız video röportajı izlemek için linke tıklayın.