Koronavirüs salgını nedeniyle büyük bir sarsıntı geçiren iş dünyası krizden çıkış yollarını arıyor. Yeni normal hayata geçişle birlikte şirketler hasar tespiti yapıyor, kayıpları telafi etmenin yollarını ararken, yeni stratejiler geliştiriyor. Türkiye'deki şirketler ekonomik kriz deneyimine çokça sahip olsa da yeni dünyada yönetim tarzları ve çalışma şekilleri konusunda değişikliğe gideceği uzmanlar tarafından dile getirilen konuların başında geliyor.  

Bu nedenle biz de yönetim ve strateji konusunda uzman olan MEF Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç.Dr. Hande Karadağ ile konuştuk. 

Başarılı bilim kadını Hande Karadağ, bankacılık sektöründe 19 yıl boyunca dev holdinglerin kredi, dış ticaret, hazine gibi farklı işlemlerini yönetti. Bu sırada eğitim hayatını da sürdüren başarılı iş kadını Doç.Dr. Karadağ, uluslararası ticaret yüksek lisansının ardından Yeditepe Üniversite’sinde başladığı stratejik yönetim alanındaki doktora çalışmasını 2013 yılında University of Massachusetts, Amherst’te tamamladı. 2014 yılında davet üzerine gittiği University of Pennslyvania Wharton School Entrepreneurial Research Center’da bir yıl süre ile stratejik girişimcilik ve KOBİ’ler ile ilgili araştırmalar yapan bilim kadını Doç.Dr. Hande Karadağ, kuruluşundan bu yana MEF Üniversitesi'ndeki öğretim üyeliği görevine devam ediyor.

BİLİM KADINI HANDE KARADAĞ KİMDİR?

Bilim kadını Hande Karadağ kimdir? Sizi tanıyabilir miyiz?  

06 Aralık 1972’de memur bir ailenin çocuğu olarak Manisa’da doğdum. Rahmetli babam yüksek ziraat mühendisi, annem ise emekli ilkokul öğretmeni. İlkokulu Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde, orta ve liseyi ise Edirne Anadolu Lisesi’nde bitirdim. İlkokula başlamadan önce okumayı kendi kendime öğrendiğim ve aynı hızla okuma/öğrenme faaliyetlerine devam ettiğim için öğrencilik hayatımın oldukça parlak geçtiğini söyleyebilirim. Üniversite sınavı döneminde o ara çok gözde olan bölümlerden işletme bölümünü tercih ettim ve yine o yıllarda Boğaziçi İşletme’den sonra ikinci sırada gelen Marmara İngilizce İşletme bölümünü derece ile kazanıp 1994 yılında yine derece ile mezun oldum. Lisans sonrasında profesyonel iş hayatına atılmam dolayısıyla akademik kariyerime bir süreliğine ara verdim. Sonrasında iş hayatıma paralel olarak 2008 yılında uluslararası ticaret alanında yüksek lisans, 2014 yılında ise işletme alanında doktora derecelerini aldım.

BİLİM KADINI YOLCULUĞU

Bir bilim kadını olarak kariyer yolculuğunuz nasıl ilerledi?  

1994 krizinin birçok iş imkanını ortadan kaldırması ile, mezun olduktan 3 ay sonra, o zamana kadar çok fazla aklımda olmayan bankacılık sektörüne adım attım. Aslında hayalim, yabancı dil ve kültürlere olan yoğun ilgim nedeniyle uluslararası bir şirkette dış dünya ile sürekli iletişim içinde olduğum bir iş seçmekti. Buna karşın, Yapı ve Kredi Bankasındaki bir yıllık Management Trainee (MT) eğitiminin yüksek kalitesi ve kurumun MT’lere verdiği yüksek değer nedeniyle işime ve kurumuma giderek daha fazla ısındım. Sonuç olarak da, profesyonel iş hayatımın tamamı Yapı Kredi bünyesinde geçmiş oldu.

Kariyerimin ilk 11 yılında, bankanın Kurumsal Bankacılık Bölümü bünyesinde yeralan ve en büyük hacimlerine sahip olan Esentepe, Güneşli ve Altunizade kurumsal şubelerinde çalıştım. Buradaki görevim, ekibimle birlikte Türkiye’deki büyük holdingler ve çokuluslu şirketlerin (IKEA, Eczacıbaşı Grubu, Colgate Palmolive, Alarko Holding, Hedef Alliance Grubu bunlardan birkaçı) kredi, dış ticaret, hazine işlemleri gibi farklı işlemlerinden sorumlu olduğum account manager’lıktı.

Bu şirketlerin çok büyük montanlı işlemlerine aracılık etmek bana hem ciddi bir finans ve bankacılık bilgisi kattı, hem de ekibimiz ve şube yöneticileri ile şubenin tüm stratejik kararlarını birlikte aldığımız için yöneticilik becerilerimin gelişmesine de önemli katkı sağladı.

Kurumsal bankacılık tecrübemin ardından 2005 yılında oldukça genç sayılabilecek bir yaşta Perakende Bankacılık Yönetimi bünyesinde Şube Yöneticisi olarak atandım.

Bankadaki son 8 yılımda da bu görevde devam ederken bir yandan da paralel olarak yüksek lisans ve doktora eğitimime devam ettim. Doktora programımda tez aşamasında iken bankacılık kariyerimi noktalayıp ABD’ye Isenberg Business School’a gittim. Dönüşte tezimi verip doktor ünvanını kazandım. O esnada ABD’deki en saygın okullardan Wharton Business School’dan davet gelmesi üzerine tekrar ABD’ye döndüm. Burada 1 yıl boyunca visiting researcher olarak girişimcilik alanında dünyanın en saygın isimlerinden olan Profesör Ian MacMillan’ın ekibinde yeraldım.

Türkiye özlemi ağır basınca akademik çalışmalarımı ülkemde devam ettirmek için kesin dönüş yaptım ve MEF Üniversitesi bünyesinde yeni kurulmakta olan Bankacılık ve Sigortacılık MYO Müdürü ve Yardımcı Doçent olarak çalışmaya başladım. Şu anda da aynı kurumda İşletme Bölümünde öğretim üyesi ve Sosyal Bilimler Enstitü Müdürü olarak çalışmaya devam ediyorum. Bu yılın ocak ayında da Üniversiteler Arası Kurul’dan Yönetim ve Strateji alanında doçentlik ünvanını aldım.

DİNAMİK YÖNETİCİ YETKİNLİKLERİ

İş kadını olarak hangi alanda uzmansınız, özellikleriniz neler, kısaca anlatır mısınız? Sizin mesleğinizi seçmek isteyen veya bu yolda ilerleyenler kadınlara rehber olması için yaptığınız işle ilgili, uzmanlığınızın olduğu konuda püf noktalarını paylaşır mısınız?

Uzun yıllar finans alanında kariyer yapmış olmanın getirdiği teknik bilgi altyapısını yöneticilik becerileri ile harmanlamaya imkan vermesi açısından akademik hayatımda uzmanlık alanı olarak “yönetim ve strateji” alanını seçtim. Bu alanda uzmanlaşmak, bir işletmeyi sadece tekil fonsiyonları ile değil, bütünü ile kavramanızı, burada hareketle de işletmenin eskisine kıyasla daha başarılı olması veya mevcut güçlü konumunu koruması için geleceğe dönük olarak alternatif yollar yani stratejiler geliştirmenizi gerektiriyor. İş dünyanının özellikle son yıllarda yaşadığı başdöndürücü gelişmeleri düşündüğünüzde bunun ne kadar zorlayıcı, aynı zamanda da heyecan verici bir dal olduğunu tahmin edebilirsiniz. 

Şu anda stratejik yönetimin yeni yeni gelişmekte olan “Dinamik Yetkinlikler” yaklaşımı kapsamında “Dinamik Yönetici Yetkinlikleri” üzerinde araştırmalarımı sürdürüyorum. Yoğun rekabet ve değişim ortamında, şirketlerin ancak girişimcilik özellikleri gelişmiş, ortamı çok iyi analiz edebilen, çevresindeki gelişmelere duyarlı, bu yönde de şirketin hedef ve kaynaklarını gerektiğinde tekrar şekillendirebilen yöneticiler ile ayakta kalabilecekleri ortaya çıkmış durumda. Bu nedenle, dinamik yönetici yetkinliklerinin tanımlanması ve bu yetkinlikleri oluşturan faktörlerlerin herbirinin yakından incelenmesi büyük önem taşıyor. İş dünyasındaki kadın yöneticilere de bu noktada başlıca önerim, şirketlerine daha fazla katma değer ve rekabetçilik katabilmeleri için, özellikle girişimcilik ve esnek-yaratıcı düşünme yeteneklerini geliştirmeye yatırım yapmaları.

YÜKSEK LİSANSTA YENİLİKÇİ PROGRAM UYGULUYORUZ

Çalıştığınız kurum hangi alanda faaliyet gösteriyor. İşinizde tam olarak neler yapıyorsunuz anlatır mısınız? Yeni projeleriniz neler?

Çalıştığım kurum MEF Üniversitesi. Henüz 5 yıllık genç bir üniversite olmasına karşın, inovatif ve girişimci uygulamaları ile şimdiden dünya ve Türkiye yüksek öğretimine önemli farklılıklar getirmiş bir üniversite. Bunların başında dünyada ilk defa tüm bölümlerinde Flipped Learning (tersyüz eğitim) sistemini uygulayan üniversite olması geliyor. Ayrıca dönem sonu finallerinin kaldırılıp proje ile değiştirilmesi, seçmeli derslerin bir kısmının online platformlardan alınabilmesi gibi bir çok yenilikçi uygulamaya da imza attı.

Burada İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü bünyesinde öğretim üyeliği ile birlikte Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü olarak da görev yapıyorum. Yüksek öğrenimdeki yenilikçi programlarımızı ve uygulamalarımızı sosyal bilimlerin eğitim, hukuk, ekonomi, işletme (MBA) ve uluslararası ilişkiler alanlarındaki yüksek lisans programlarımızla da ortaya koyduğumuza inanıyorum.

Örneğin eğitim alanında yüksek lisans yapmak isteyenler için açmış olduğumuz Öğrenme Bilimleri Yüksek Lisans programımız, eğitim-öğretimi bilimsel açıdan ele alan dersleri ve projeleri ile yeni nesil eğitimcilerin yetişmesine önemli katkılar sağlıyor. Şu anda Enstitümüz bünyesinde tezli/tezsiz ve İngilizce/Türkçe toplam 16 tane yüksek lisans programımız bulunuyor.

Önümüzdeki dönem için planlarmız tezli MBA ve Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Yüksek Lisans Programlarımızı da hayata geçirmek.

ÇALIŞAN KADIN KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURANDIR

Çalışan kadın olmak ne demek nasıl açıklarsınız? Kadınlar neden çalışmalı?

Nedense çalışan kadın deyince akla hep şirketlerde yani özel sektörde çalışan kadınlar geliyor. Ancak bana göre çalışan kadın olmak, maddi olarak kendi ayakları üzerinde duran ve bunun için mücadele eden kadın olmak demek. Dolayısıyla bu bir kurumda da olabilir, köyde tarlada da olabilir, kadının kendi kurduğu işte de olabilir, evde bir şeyler üretip satıyor olmak şeklinde de olabilir.

Çalışan kadın olmanın ciddi bir hayat mücadelesi demek olduğunu tüm çalışan kadınlar yakından bilir, ancak çalışma hayatının beraberinde getirdiği maddi kazanımların yanısıra üretkenliği ve öz saygıyı da yabana atmamak gerekir. Tanıdığım bütün çalışan kadınların hepsi çok güçlü ve özgüvenli insanlar, demek ki tüm zorluklarına karşın iş hayatındaki mücadele aslında bizleri ayakta tutan hatta geliştiren bir faktör aynı zamanda. Bu anlamda imkanı olan tüm kadınların çalışmasını öneririm.


 

KADINLAR İŞ DIŞINDA DA BİRÇOK GÖREV ÜSTLENİYOR

Çalışan kadınların yaşadığı en önemli sorunlar sizce neler? Birkaç maddeyle sıralar mısınız?

Bence çalışan kadınların en önemli sorunu kendilerinden çalışma hayatları dışında birçok başka görevi de üstlenmelerinin beklenmesi. Özellikle Türkiye için konuşursak kadının aynı zamanda evin ve çocukların bakımını da üstlenmesi dolayısıyla bir çok göreve bölünmesi gerekiyor. Bu da, ailedeki erkek sadece işine konsantre olabilirken, kadının işten gelir gelmez yemek, temizlik ve çocuklarla ilgilenmek gibi ev işlerine girişmesi anlamında geliyor.

Ben bekar olduğum için bunu dışarıdan gözlemleyebildim tabii ancak birlikte çalıştığım tüm evli ve çocuklu kadın iş arkadaşlarımın hayatlarının nasıl bir koşturmaca içinde geçtiğini görmek bazen sadece izlerken bile oldukça yorucu olabiliyor.

Bunun dışında iş hayatındaki kadınların en önemli sorunlarından biri, yönetici pozisyonlarının genellikle erkeklere ait olması, bunun da kadınların kariyerlerinin belli bir noktasında tıkanmaları anlamına gelmesi. Bunu sadece yerel düşünmeyelim, dünyada da bu böyle. Hatta yurtdışında yapılan bazı araştırmalarda, kadınların üst düzey pozisyonları kendilerinin tercih etmediği görülmüş. Bu da gösteriyor ki, kadınların oransal olarak yöneticilikte daha az olmalarının bir çok farklı nedeni var.

Benim şahsi gözlemlerim, erkeklerin bu konuda daha özgüvenli ve atak oldukları, kadınların ise kendini biraz daha geri çektiği. Tabi ki, üst düzey yönetici olan erkeklerin, orta kademe yönetici pozisyonlarına kadınlara nazaran erkekleri daha fazla atamaları yani bizim bazen kendi aramızda “erkek dayanışması” şeklinde adlandırdığımız durum da bence burada önemli rol oynuyor.

Akademide örneğin, kadınların ünvan alma açısından erkeklerle oranları birbirine oldukça yakın. Ancak Rektörlük, Dekanlık gibi yöneticilik kademelerinde kadın sayısı oldukça sınırlı. Bu noktada MEF Üniversitesi olarak, durumun net bir şekilde farkında olan, her fırsatta kadınları yönetici pozisyonlarına getirmenin ne derece büyük artıları olduğunu ifade edip bunu pratik olarak da hayata geçiren bir rektöre sahip olmamız bizim için çok büyük bir şans.

KOÇLUK VE MENTORLUK YAPMALILAR

Siz hangi engellerle karşılaştınız, tanık olduğunuz veya yaşadığınız enteresan durumlar var mı? Çalışan kadınlar- iş kadınları karşılaştıkları engelleri nasıl aşabilir?

Akademik hayatımda, yukarıda belirttiğim gibi kadın yöneticilerin önünü açan ve onlara değer veren bir rektöre sahip olduğumuz için yöneticilik ünvanlarına atanmam konusunda herhangi bir sorun veya sıkıntı yaşamadığımı söyleyebilirim.

Bankacılık kariyerim boyunca da işimde iyi olmak ve kendimi geliştirmek adına kadın olmamın herhangi bir dezavantajını yaşamadım. Siz ne kadar azimli ve öğrenmeye açık iseniz teknik bilgi ve becerilerinizi o kadar geliştirebilirsiniz. Ancak o sektörde kariyer basamaklarını tırmanmaya başladığınızda farkediyorsunuz ki, teknik bilginiz ne kadar iyi de olsa görünmez bir el yöneticilik pozisyonlarında kadınlara nazaran erkek yönetici oranında çarpık bir farklılık olmasını sağlıyor.

Bankacılık kadın isdihdamının en yoğun olduğu iş dallarından birisi, buna karşın bir toplam çalışanlar içinde kadınların oranına bakın, bir de genel müdür ve genel müdür yardımcılarında kadınların oranına. Emin olun aradaki uçuruma şaşıracaksınız. Bu eşitsizliğin diğer sektörlerde de biraz daha az veya çok olmakla birlikte varolduğunu düşünüyorum.

Çalışan kadınların bu sorunu çok yakın bir zamanda aşmasını veya kurumların bu erkek-yönetici egemen kültürlerinin bir anda değişmesini beklemek bence fazla iyimserlik olur. Bu noktada bence kadınların yapması gereken, eğer bir kurumda çalışıyorlarsa üst kademelere yükselme konularında daha fazla talepkar olmaları. Ayrıca, yönetici kadınlar alttan gelen ve kariyerinin başında olan kadınlara koçluk ve mentorluk yaparak kadın yönetici oranlarının artmasına katkı sağlayabilirler. Kendi işini kurmanın ise tüm zorluklarına karşın bu konuda kesin çözüm olacağını düşünüyorum. Kadınların zekaları ve bilgilerini kullanarak kurdukları işleri başarı ile yürüttüğü bir çok örneğe şahsen tanık oldum. Dolayısıyla kadın girişimciliğinin gelişmesi hem ekonomik hem de toplumsal açılardan çok çok önemli.

KADINLAR YÜKSELMEKTEN ÇEKİNMEMELİ

İstihdamda daha fazla kadının yer alması için kadınlara bir çağrınız var mı? Kadın erkek eşitliğinin sağlanması için erkekler neler yapmalı, erkeklere bir çağrıda bulunur musunuz?

Kadınların iş hayatında olmaktan ve yükselmekten çekinmemeleri, zekalarına ve bilgilerine güvenmeleri ve iş hayatına yapacakları çok fazla katkı olduğunu bilmeleri şart. Maddi açıdan bağımsız olmanın verdiği müthiş huzuru ve gücü herkesin yaşamasını arzu ederim. Zira maddi gücünüz olmadığı sürece hayatınızın kontrolüne de sahip olmanız çok zor. Bunu kendi emeğiniz ve çalışmalarınız ile kazanmanız ve bu bağımsızlığa sahip olmanız bence çok değerli. Mesela ülkeleri ve çok büyük kurumları yöneten bir çok kadın var, Angela Merkel gibi, Janet Yellen gibi. Bunlar kadınlar için çok güzel role-modeller.

Erkekler için de bence cinsiyet odaklılıktan liyakat yani haketme odaklılığa bir geçiş olması lazım. Ki genç nesil burada eskilere oranla çok ileride. Kadınların iş hayatındaki özenleri ve çalışkanlıkları, ayrıca iş yerlerini adeta aileleri gibi sahiplenmelerini asla gözardı edilmemeli ve kadınların kariyerlerinde ilerlemeleri için gayret gösterilmeli.


FLIPPED LEARNING DERS YAPIYORUZ

Pandemi nedeniyle işiniz nasıl etkilendi, evde neler yapıyorsunuz, iş bölümü nasıl?

Pandemiden eğitimin tüm kademeleri olduğu gibi yüksek öğretim de ciddi şekilde etkilendi. Mart sonundan itibaren derslerimizi online (çevrimiçi) olarak işliyoruz. MEF Üniversitesi olarak Pandemi öncesinde de teknoloji platformları destekli Flipped Learning sistemini uyguladığımız ve bu sistemden dolayı ders öncesinde kısa videolar çekmeye alışkın olduğumuz için, bu yeni duruma MEF akademik kadrosunun tamamının çok kolaylıkla uyum sağladığını düşünüyorum. Ancak öğrenci tarafında doğal olarak bir uyum süreci yaşandı ve hala da yaşanıyor.

Bu dönemde pandeminin getirdiği yoğun stres ve belirsizliğe ilave olarak, teknik açılardan da online eğitimin yüzyüze eğitime göre oldukça farklı yönleri olduğunu deneyimledik. Örneğin derslerin hocaların konuları ve anlatımları ilgi çekici bir hale getirmek için çok yoğun bir çaba harcaması gerektiği, öğrencilerin de ders boyunca konsantrasyonlarının azalmamaması için kendilerine uygun yöntemler bulmaya çalışması gibi bir çok nokta ortaya çıktı.

Derslerin dışında kalan zamanlarımda yine işimin gereği olarak devam eden makale çalışmalarımın bir kısmını tamamlama, bir kısmını da ilerletme fırsatım oldu. Ayrıca idari işlerimizi de mail ve whatsapp yolu ile devam ettiriyoruz. Tabi ki bu dönem aynı zamanda salgının ne şekilde seyrettiğini yakından izlediğimiz ve tüm önlemleri almaya çalıştığımız bir kriz dönemi olduğu için, bir yandan işleri devam ettirirken bir yandan da salgın stresi ile başa çıkmanın çok da kolay olmadığını söyleyebilirim.

Şu anda evde ben ve annem birlikteyiz. Mart'ın sonlarında pandemideki ilerlemeyi öngörerek, anneme destek olmak için bir ön karantidan sonra yanına geldim. Bu dönemi yalnız geçirmemesi, hem de market, eczane gibi alışverişleri ve banka işlemlerine yardımcı olmak amacıyla. Yaklaşık 1.5 ay oldu, dolayısıyla ev düzenimiz oldukça oturmuş durumda. Bu arada annemin kedisinin doğum yapması ve yeni doğan yavru kedi ile ilgilenmek de bize psikolojik açından oldukça iyi geldi diyebilirim.


 

TARIMDA TEKNOLOJİYİ GELİŞTİRMELİYİZ

Pandemi sonrası yeni normal hayatta sizce bizi nasıl bir hayat, ekonomi bekliyor?

Pandeminin daha uzunca bir süre hayatımızda olacağı anlaşılıyor. Dolayısıyla salgının ilk günlerindeki “aşı bulunana kadar dayanalım” bakış açısı yerini “salgın ile mücadele hayatımızın bir parçası olmalı” ya bırakmış durumda. Bu nedenle, gerek iş gerek özel hayatımızda bu yeni düzene alışmaya hazırlanmalıyız.

Örneğin herkesin bir arada olduğu kalabalık ortamlardan uzak durmalı, tanıdık-az tanıdık herkes ile öpüşme ve sarılma gibi eski alışkanlıklarımızın bir kısmından vazgeçmemiz gerekiyor. Bunlar kişisel hayatımızdaki değişklikler.

Ekonomide de, pandeminin devamında ve sonrasında dijital ortamların hakimiyetinin daha da güçleneceği görülüyor. Bu noktada ticaret, eğitim, medya ve eğlence gibi birçok iş alanı giderek artan bir oranda internet ortamında taşınacak, bunu daha önceden gören kurumlar çok daha kazançlı çıkacak.

Yeme-içme, konaklama, lojistik, finans, üretim gibi geleneksel iş modellerine sahip sektörlerin de bu dijitalleşmeye ayak uydurması gerekecek. Örneğin, artık “dijital müşteri” kavramı giderek daha fazla önem kazanacak. Bu yeni çağ, farklı dijital yetkinlikleri de beraberinde getireceğinden, mevcut işgücünün ve iş hayatına yeni atılacak olanların da kendilerini bu yeni yetkinliklerle donatması gerekecek. Dolayısıyla özellikle teknolojik açıdan bu dijital çağda önde gidenler ve uyum sağlayanlar ayakta kalacak, diğerleri için hayat oldukça zorlaşacak.

Pandemi bir yandan dijitalleşmeyi hayatımıza daha fazla sokarken, bir yandan da tarım ve sağlık sektörlerinin hayati önemini bize bir kez daha hatırlattı. Bu nedenle pandemi sonrası bu iki sektörün yüksek teknoloji destekli olarak daha fazla odak noktasına taşınacağını öngörebiliriz. Özellikle tarımı şimdiye kadar ne kadar ihmal ettiğimizi düşünürsek, krizden büyük bir fırsat yaratmak anlamında tarımda kullandığımız teknolojileri geliştirmeyi ve eğitimli nüfusu tarıma daha fazla yönlendirmeyi önemli bir kazanıma dönüştürebiliriz. Şu anda Avrupa’da da bu yönde çalışmalar başlamış durumda, bizim de geç kalmadan bu adımları atmamız gerekiyor.

ABD'deki Cornell Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Filiz Garip, Koç Üniversitesi Rahmi Koç 2019 Bilim Madalyası ödülüne layık görüldü.

Youtube kanalımız istekadinlar'da Filiz Garip ile konuştuk. İzlemek için buraya tıklayın

,

Berrin Tansel ile yaptığımız video röportajı izlemek için linke tıklayın.

Özyeğin Üniversitesi'nde Türk Edebiyatı derslerinin yanı sıra toplumsal cinsiyet ve edebiyat, feminist teori

üzerine seçmeli dersler veren Senem Timuroğlu, "Kanatlanmış Kadınlar" adlı kitabını İşte Kadınlar'ın youtube kanalında anlattı. İzlemek için buraya tıklayın.

Melsa Ararat hayat hikayesini ve kadın sorunlarını, yönetim kurullarında kadınlar konularını Video röportajımızda anlattı. Youtube kanalımızda yayında. İzlemek için buraya tıklayın. 

Bilim Kadını Burçin Mutlu Pakdil, Kimdir? Galaksiyi Nasıl Buldu? Bilim Kadın Olmak İçin Ne Yapmalı? Videoyu izlemek için buraya tıklayın

.

.

AmpUp- Kamu Politikaları Uzmanı ve Kaliforniya Üniversitesi - Berkeley / Sürdürülebilir Ulaşım Araştırma Merkezi Araştırmacı Şebnem Tuğçe Pala, İşte Kadınlar'ın sorularını yanıtladı. İzlemek için buraya tıklayın.

KADIN GİRİŞİMCİLERİN SORUNLARINI SAYA SAYA BİTİREMEDİM

videoyu izlemek için BURAYA tıklayın