Sentim Bilişim İcra Kurulu Üyesi, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları İnsan Hak ve Hürriyetlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı 
İffet Polat, Türkiye Gazetesi'nden Tuğba Fırat'ın yaptığı özel söyleşide hem muhafazakar bir iş kadını olarak yaptığı kariyer yolculuğunu ve siyasi hayatını anlattı hem de 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili görüşlerini paylaştı. 
 
12 EYLÜL DARBESİNE TANIKLIK ETTİ
Aslen Erzincan Kemaliye'li olan İffet Polat, 1968 yılında İstanbul'da doğar.  Eyüp İmam Hatip Lisesi’ndeyken 12 Eylül darbesine tanık olur; "Bir gün radyoyu açtık. Sirenler çalıyor. İhtilal olmuş. Sokağa çıkma yasağı var. İmam hatibe gidiyorum, insanlarda  karamsarlık ve endişe olan dönemlerdi,
kanların insanlar üzerinde etkileri vardır. İlkokul dönemimi Nurtepe’de geçirdim. Okuldaki arkadaşlarımın yakınlarının birçoğu siyasi hareketler içindeydi. Ortaokul ve lise dönemlerimi Eyüp’te geçirdim. Eyüp ilçesinin farklı bir atmosferi vardır. Siz  hayatınızın en canlı ve enerjik dönemlerindesiniz ama etrafınız mezarlıklarla dolu. Hayattan çok ölüm var. Her adım ölümü hatırlatıyor. Ama bu atmosfer beni hiç olumsuz etkilemedi. Ölümle hayat birbirine kardeştir. Ölümün hayatın bir parçası olduğunu, inananlar için ölümden sonraki hayatın ebedi ve hakiki hayat olduğunu tüm iliklerime kadar hissettiriyordu bana."
 
​ÜNİVERSİTEDEYKEN EVLENDİ
​Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü​ 2'inci sınıftayken okul arkadaşıyla evlenen İffet Polat, 2 yıl sonra mezuniyetinin hemen ardından anne olup ilk kızını dünyaya getirir ve iş hayatına atılır. İffet Polat, o günlerde yaşadığı sıkıntıları şöyle anlatıyor; 
“Evlilik, okulun bitmesi, kızımın dünyaya gelmesiyle hızlı bir hayata giriş oldu benim için. Maddi sıkıntılarımız başladı. Dönemin aileden sorumlu bakanı Cemil Çiçek’i hep hayırla anarım. Evli öğrencilere devlet burs verirdi. Bir dönem  bu burs geçimimize çok katkı sağladı. Okul bitince burs kesildi. Eşimin okulu uzadı. Sonra askerlik falan bir süre iş bulamadı. Bu sürede bende Eyüp İmam Hatip’te ücretli  İngilizce öğretmenliği yaptım. Bir yandan da yayın evlerine çeviriler yapıyordum.​"
 
PARA YOK, PUL YOK
İffet Polat, öğretmenlik yaptığı günlerdeki bir anısını şöyle paylaşıyor; " Ücretli öğretmenlik yaptığı​ yıllarda Çamlıca’da oturuyor, Eyüp’te çalışıyordum. Otobüs, minibüsle gidip geliyorum. Para yok, pul yok. Eve varmak için Kirazlıtepe’de minibüs bekliyordum. Gün geliyor kar yağıyor, yağmur yağıyor, ayaklarım sırılsıklam oluyordu. Minibüs geliyor dolu, minibüs geliyor yine dolu. Yanımızdan geçen özel arabalara bakıp bir gün benim de arabam olacak mı diye düşünürdüm. O günlerimi hiç unutmuyorum. Bazen duraklarda durur arabaya kadın ve çocukları alırım. Hiçbir şey için çırpınmaya, helak olmaya gerek yok. Her şey olacağına varıyor zaten. Sen yeter ki yaptığın işi en iyi şekilde yapmaya çalış. Yeter ki Allah’a güven​"​
 
BAŞÖRTÜMÜ GÖRÜNCE BİZ SİZİ ARARIZ DEDİLER
​Düzenli bir işe ihtiyacı olduğu için sürekli iş başvurularında bulunan İffet Polat yaşadığı sıkıntıları şöyle anlattı; "Düzenli bir iş bulmam gerekiyordu. Başörtü yasakları var. Gazeteden iş başvuruları yapıyorum. Görüşmeye gidiyorum, başörtülü olduğumu görünce o meşhur cümleyi söylüyorlar:​ -Biz sizi ararız... Ve tabii ki de hiçbir dönüş olmuyordu. Yine bir gün gazetede bir iş ilanına başvurdum. Çağırdılar, görüşmeye gittim. Şirket yetkilisi ile görüşmek için 8-9 saat bekledim. Bekledim çünkü işe gerçekten ihtiyacım vardı. Görüşme 7-8 dakika sürdü ve yine o meşhur cümle:​ -Biz sizi ararız... Kendi kendime bunlarda aramayacak dedim. Aynı günün akşamı  telefon çaldı ve yarın başlayabilirsin dediler. Görevim yurt dışı işleri için çevirmenlik ve tercümanlık yapmaktı. Böylece o zaman adı Sena Bilgisayar olan Sentim Bilişim’deki iş hayatım başlamış old​u​”
 
TERCÜMAN OLARAK BAŞLADI
​Tercüman olarak başladığı Sentim Bilişim şirketinde kariyer basamaklarını adım adım tırmanan İffet Polat,  ithalat müdürlüğü, talep ve satın alma müdürlüğü, lojistik birimi müdürlüğü, iş geliştirme direktörlüğü​ yapar. Şirkete bağlı kurulan başka bir şirketin ​ise ​genel müdürlüğü görevini üstlen​en İffet Polat "Şirkette bu işi kim yapar?” dendiğinde, ben hep bir adım öne çıktım. Bir önceki bulunduğum pozisyondaki başarım, bir sonraki pozisyona getirilmemde hep referansım oldu. Şirketin joker elemanıydım diyebiliriz”​dedi.
 
EV SÜRECİ BENİ SIKARDI
​İş hayatına atılmasaydı evde sıkılacağını belirten İffet Polat; "​Muhtemelen evde sıkılırdım. Geleneksel ev süreci beni sıkardı. Temizlik yap, yemek yap, çocuklar büyüdü, eşyaları değiştir. Bu sarmal beni sıkardı. Çalışma hayatı bana kanaat etmeyi, iktisatlı yaşamayı, insanları empati kurarak anlamayı öğretti. Şu da var aile sadece ne kadının ne de erkeğin üzerine zimmetlenmeli. Her iki tarafında ortak emeği olmalı. İş hayatında olmasam bile sosyal ve sivil aktivitelerin içinde olurdum.​"dedi.​
 
MUHAFAZAKAR İŞ KADINLARINA ÖN YARGI DAHA FAZLA
​Türkiye'de muhafazakar kadınlara karşı ön yargıların daha fazla olduğunu ifade eden İffet Polat sözlerini şöyle sürdürdü; "Gerek Türk şirketlerle  gerekse uluslararası önemli firmalarla üst düzey birçok görüşmelerimiz, bağlantılarımız oluyor. İlk zamanlar ne düşünürler diye merak ediyordum. Sonra dedim ki onlarda insan ben de. Farkımız ne? Hatta bir anımı paylaşayım. 2012’de şirketimi temsilen  Washington DC’de Microsoft’un dünyadaki partnerlerinin katıldığı bir etkinliğe gittim. Yerel bir TV kanalı tüm katılımcılarla kısa röportajlar yapıyordu. Benim yanıma da geldi. Sorular sordu, ben de on dakika boyunca kendisine etkinlikle ilgili röportaj verdim. Kaydı sonlandırdıktan sonra “Çok güzel konuşuyorsunuz . Gerçekten paylaştığınız bu fikirlere inanıyor musunuz?” dedi. Röportaj yurt dışında kanallarda da yayınlandı hatta. Etkinlik katılımcılarından hiç heyecanlanmadın mı diye soranlar oldu. Hiç heyecanlanmadım çünkü hem dile hem de uzmanı olduğum konuya hakimim. Neden heyecanlanayım ki? Ama itiraf etmem gerekirse bir Türk kanalı olsaydı heyecanlanırdım. Birçok dünya devi firma yöneticileriyle tanışıyor ve toplantılara katılıyorum. Muhafazakar iş kadınlarına Türkiye’de ön yargı daha fazla maalesef. İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, fikirleriyle uğurlanır. Uzmanlık alanınıza hakim olmak dışında bir çok farklı alanda da bilgi sahibi olmak, sohbet edebilmek gerekir. Mesela ben şiir ve edebiyat çok severim. Şiir sezgilerinizi arttırır ve bu iş hayatında başarınızı arttırır. Ben sayısal, sözel diye bir ayrıma inanmıyorum. Edebiyat da matematiksel bir şeydir."
 
​ONA İFFET ABLA DİYORLAR
​İş hayatındaki kariyerini sürdürürken 2002 yılında siyasete atılmaya karar veren İffet Polat, Ak Parti İstanbul Kadın Kolları'nın kuruluş sürecinde çalışır. Çalışma hayatının yoğunluğu nedeniyle ara verdiği siyasete 2011 yılında yeniden katılır, 2015'te ise Ak Parti İstanbul Kadın Kolları Başkanlığı'na seçilen Polat, şefkatli ve anaç duruşuyla herkesin "İffet Ablası" olur. ​
​Ak Parti ​Genel Merkez Kadın Kolları MKYK üyeliğine seçil​en Polat,  Haziran​'da ise Genel Merkez İnsan Hak ve Hürriyetlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevin​e getirildi. 
 
SİYASET MEŞRU BİR ALANDIR
​İffet Polat, siyasete neden girdiğini şöyle açıklıyor; "Siyaset köklü değişim ve dönüşümleri gerçekleştirebilmek için meşru bir alandır. Eğer ülkemizin çağdaş ve refah seviyesiyle önde gelen ülkelerden olmasını istiyorsak bu meşru alanı hem ülke içi siyasi alanda hem de dünya siyasetinde iyi kullanmamız gerekir. Ülkemizin mazlum coğrafyalara el uzatabilmesi için siyasi arenada da güçlü olması gerekir. Cumhurbaşkanımız tüm  dünyaya “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek kral çıplak diye haykırdı. Dünyanın bir kesiminin çok yemekten  kaynaklanan hastalıkları tedavi etmek için harcadıkları parayla, dünyanın diğer kesiminde açlıktan ölen insanlar doyurulabilir. Dünyayı ancak meşru olarak siyasetle değiştirebiliriz"
  
​BİLİŞİM VE İNOVASYON DERNEĞİ KURDUK
​Türkiye’nin gelişiminde bilişimin lokomotif olduğuna inanan muhafazakar kesimin temsilcileri olarak Bilişim ve İnovasyon Derneği’ni kurduk​larını ifade eden İffet Polat çalışmaları hakkında şu​ bilgileri verdi, "Türkiye’nin bilişim stratejilerine yön verecek rapor çalışmaları yapacağız. Derneğimizde muhafazakar çevrelerin bilişim dünyasına  daha fazla dahil olması ve Türkiye’nin büyüme sürecinde bilişim sektörünün daha aktif rol alması için çalışmalar yapıyoruz. Bilişimde sınıfsal kalkınmaya destek vereceğiz. Vizyon ve proje çalışmaları yapıyoruz. Üsküdar Belediye’siyle Üsküdar Gençlik Merkezi’nde bilişimle ilgili seminerler düzenledik. Okullarda çocuklarımıza internetin kullanımıyla ilgili seminerler verdik. Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle ar-ge projeleri yapıyoruz. Ekim gibi derneğimizin lansmanını yapacağız​."​
 
15 TEMMUZ ÇOK KARANLIK VE VAHŞİYDİ
​İffet Polat, ​15 Temmuz kalkışması ve​ sonrasındaki gelişmelerle ilgili olarak ise şu değerlendirmede bulundu;​"​Çok karanlık ve vahşi bir girişime sahne oldu 15 temmuz gecesi. 23.45’te sokağa çıktığımda ilk hissettiğim müthiş bir sükûnet vardı. Ara sokaklardan sakin bir şekilde insanlar meydanlara ana arterlere yürüyorlardı. O geceyi hatırladıkça sükûnetin şehitlerimizin aziz kanları sayesinde, Rabbimizin rahmetini celbettiğimizi ve belki de o gün huzurun kaynağının aramızda yürüyen melekler olduğunu düşünüyorum. Cumhurbaşkanımız her zaman millî ve yerli olma vurgusunu ön plana çıkarıyor. Çok mühim bir husus. Okullarınızda okurlar, evlerinizde büyürler ama yerli ve millî olmazlar. İşte o gece yemeyip yedirdiğimiz içmeyip içirdiğimiz, iyi eğitilsinler korunaklı yaşasınlar diye vergilerimizden pay verdiğimiz, ayaklarına taş değmesin diyerek dualar ettiğimiz insanlar bizi kurşunladılar bombaladılar, can kardeşlerimize kıydılar. Çünkü onlar yerli ve millî değillerdi. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun dediği gibi bizim tarlaları sürmüşlerdi ve mahsul bizim değildi. Bir musibet bin nasihatten evladır, derler. Dersimizi almamız lazım. Çocuk ve gençlerimizin eğitimi işinde birinci sorumlu ailedir. Peygamber Efendimiz “Hepiniz çobansınız ve sürünüzden sorumlusunuz” diyor. Çoban kelimesi çok manidar. Çoban sorumluluğu altındaki sürüsünü gözünden ayırmaz.. Biz de çocuklarımızın eğitim işini başka kimseye devredemeyiz. Hep elimiz üzerlerinde olmalı.​"
​TÜM POLİTİK FARKLILIKLAR TEK YÜREK OLDU
"​Millet Laz’ı Kürd’ü  Arab’ı Çerkez’i Türk’ü, Alevisi Sünnisiyle ve tüm politik farklılıkları ile tek yürek oldu. Bu çok özlediğimiz bir manzaraydı. Bu hali itina ile korumak lazım. Bunlarda oyun ve hile bitmez daima uyanık olmak lazım. Bundan sonra yapılması gereken devleti hızla hiçbir ikiliğin yuvalanamayacağı şekilde şeffaf, hesap verebilir ve entegre çalışacak şekilde yapılandırmaktır.. Korkmamak gerekiyor. Biz büyük bir milletiz, büyük bir devletin bakiyesiyiz. Genetiğimiz bu tür olaylara alışık ve dirençli. 100 yıllık bir inkıta oldu. Çanakkale ruhu elhamdülillah dimdik ayakta. Bu ruhu milletimiz, ülkemiz ve coğrafyamız için daha çok geceyi gündüze katarak tam olarak ekonomik, teknolojik ve siyasi bağımsızlığımızı kurana kadar çalışmamız lazım. Tek çaremiz çalışmaktır. Düşmanımızı gözünden tanıyacak feraset bu millette vardır. Gençlerimiz bu sınavı şükür güzel verdiler. Bir çoğu Allah yolundaki o erler gibi oldular. Bundan sonra hepimize düşen kenetlenmek. Cumhurbaşkanımızın bu kenetlenmede çok büyük rolü var. Milletin içinden çıkan milletin adamının millette çok büyük karşılığının olduğunu gördük. Başbakanımız çok soğukkanlı ve tam bir koordinatör gibi çalıştı.​"​