Ulus devletler ve sınırlar var olduğundan beri önemli bir mesele haline dönüşen göç, bir yandan
yaşanan savaşlar, çatışmalar, ekonomik ve çevresel sorunlar, diğer yandan da ulaşım ve
iletişim kanallarının yaygınlaşması ve hızlanması ile birlikte giderek daha fazla insanın hayatını
etkiler hale gelmiş ve buna paralel olarak göç araştırmaları da önemli bir çalışma alanı olarak
gelişmiştir. Fakat göç alanında toplumsal cinsiyet odaklı çalışmaların gerek konu, gerek analiz
perspektifi olarak görülmesi oldukça yenidir. Önce kadın göçmenlerin deneyimlerine
odaklanarak gelişen bu alan, son yıllarda değişen erkeklik rolleri ve LGBTi+’ların deneyimleri
gibi konuları da kapsamaya başlamıştır. Bugün ise uluslararası literatürde göç nedenleri,
koşulları ve deneyimleri ile göç eden bireylerin cinsiyetleri, cinsel yönelimleri ve benimsedikleri
ya da onlara atfedilen toplumsal cinsiyet rolleri arasında yakın, karşılıklı ve dinamik bir etkileşim
olduğu fikri yaygın olarak kabul görmüş durumda. Örneğin, kişiler toplumsal cinsiyetten kaynaklı
kısıtlamalar ve baskılar yoluyla yaşadıkları yerden göç edebilmekte ya da geldikleri yerde
toplumsal cinsiyet rolleri ve performansları farklılaşabilmektedir.
Toplumsal cinsiyet konusu, Türkiye’deki göç çalışmaları alanında da görece yenidir.
Uluslararası literatürde olduğu gibi ilk olarak kadın göçmenlerin deneyimlerini odağa alan
çalışmalar ortaya çıktı. Örneğin 1990’lı yıllar itibariyle iç göç ve kentleşme, ya da zorunlu göç ve
yerinden edilme bağlamında kadınların konumunu ele alan, ve de eski Sovyet ülkelerinden
ticaret yapmak ya da farklı sektörlerde çalışmak amacıyla Türkiye’ye gelen kadın göçmenler
üzerine pek çok araştırma yapıldı. 2011 sonrası Suriye kaynaklı zorunlu göçle birlikte konunun
toplumsal cinsiyet perspektifinden çalışılması önem kazandı çünkü göç etmek zorunda kalan
nüfusun neredeyse yarısı kadın ve kız çocuklarından oluşmaktaydı. Son yıllarda özellikle
uluslararası eğilimlere paralel olarak Türkiye’ye yönelen göçler konusunu LGBTi+’lar ve erkeklik
rolleri açısından ele alan araştırmalar da yapıldığı görülmektedir. Ancak göç araştırmalarında
‘konu’ odaklı çalışmalar hakimiyetini korurken, toplumsal cinsiyet perspektifi ile eleştirel bakan
çalışmalar hâlâ kısıtlı sayıdadır.
Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU
Gender) ve Göç Araştırmaları Derneği (GAR) ortaklığında düzenlenecek olan bu atölye
çalışması, Türkiye’de göç ve toplumsal cinsiyet alanında yapılan araştırmaları dinlemek,
birbirleriyle ilişkilendirmek ve bu alanın hem bir araştırma gündemi olarak hem de kamusal
duyarlılığa etkilerinin geliştirilmesi için ihtiyaç ve önceliklerin tartışılacağı bir platform sağlamayı
amaçlamaktadır.
Atölyede Türkiye’deki göçleri aşağıda listelenen konular ve benzerleri çerçevesinde inceleyen
özgün araştırmalara yer verilecektir.
• Kadın, erkek ve/ya LGBTi+ olarak toplumsal cinsiyet rolleri ve göç deneyimleri
• Ekonomik göç, zorunlu göç ve diğer göç deneyimleri bağlamında toplumsal cinsiyet
• Ev işçiliği, bakım hizmetleri ve göç
• Cinsel ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet ve insan ticareti
• Cinsellik ve evlilik amaçlı göçler ve değişen mahremiyetler
• Ulus ötesi ağlar, diaspora ve toplumsal cinsiyet
• Kent, göç, toplumsal cinsiyet ve dayanışma ağları/mekanları
• Göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimi ve toplumsal cinsiyet
• Göç politikaları, programları ve toplumsal cinsiyet
• Göç araştırmalarında feminist yöntem / epistemoloji ve etik
Katılım başvurusunda bulunmak isteyenlerin:
• Kısa bir özgeçmiş (150 kelime)
• Sunum başlığı ve
• Bildiri özetini (500 kelime)
[email protected] adresine 31 Mart 2019 tarihine kadar göndermeleri gerekmektedir.
Atölye İstanbul’da gerçekleşecek olup, mekan atölye öncesinde duyurulacaktır. İstanbul
dışından katılacak sınırlı sayıda kişiye seyahat ve konaklama desteği sağlanacaktır.
Atölye dili Türkçe olacaktır.